Kansere meydan okumanın sırrı mikrobiyotada
Gazi Üniversitesi Gastroenteroloji Bölümü Öğretim Üyesi ve 40. Uluslararası Gastroenteroloji Haftası Kurs Koordinatörü Prof. Dr. Tarkan Karakan, 11’inci Gastroentereloji Cerrahisi Kongresi’nde, ikinci beyin olarak adlandırılan bağırsak mikrobiyotası ve probiyotikler konusunda bilgi verdi. Prof. Dr. Karakan, “Bağırsak mikrobiyotası aslında sanal bir organ ama en az karaciğer, böbrek kadar önemli” dedi. Prof. Dr. Karakan, bağırsaklarda yaşayan trilyonlarca canlı mikroorganizma topluluğuna bağırsak mikrobiyotası adı verildiğini belirterek şöyle dedi: “Bu mikro canlıların sayısı vücut hücrelerimizin toplamından on kat fazladır. Yani ayrı bir evren diyebiliriz. Aslında bir insana baktığımızda onda biri insan diğerleri mikro organizmadır.”BİRÇOK HASTALIKLA BAĞLANTILI
Bağırsakların diğer bir öneminin bağışıklık sistemi hücrelerinin de yüzde 85’inin burada bulunması olduğunu ifade eden Prof. Dr. Karakan,”Dolayısıyla trilyonlarca mikro organizma ve bağışıklık sistemi hücreleri bağırsaklarımızda yan yana bulunurlar. Eğer bağırsak içeriğimiz sağlıklı ise bağışıklık sistemimiz de sağlıklı olacaktır. Üçüncü bir konu ise bağırsaklarımızda o kadar çok sinir hücresi var ki beynimizdeki sayıya yakın denilebilir. Hatta bu nedenle bağırsaklarımıza ikinci beyin denilebilir”diye konuştu. Bağırsak mikrobiyotası ile bağışıklık sisteminin bu yakın ilişkisi nedeniyle birçok hastalıkla bağlantı kurulduğuna dikkat çeken Prof. Dr. Karakan, şunları söyledi: “Örneğin bağırsak mikrobiyotasındaki bozukluklar (disbiyozis), birçok hastalıkla yakından ilişkilidir. Bu hastalıklar arasında alerjik hastalıklar, çölyak hastalığı, Tip1 ve 2 diyabetes mellitus, obezite, metabolik sendrom, inflamatuvar bağırsak hastalığı, irritabl bağırsak sendromu, otizm, depresyon, ruhsal bozukluklar, romatoid artrit gibi otoimmün hastalıklar sayılabilir. Son yıllarda en önemli ölüm nedenlerinin başında gelen kanser ve kalp hastalıkları ile bağırsak mikrobiyotası arasında çok ciddi ilişki bulunmuştur. Özellikle kolon kanserinde kanserojen bir bakteri yapısının hakim olduğu gösterilmiştir.”ANTİBİYOTİKLER MİKROBİYOTA İÇİN TEHLİKELİ
Antibiyotiklerin bağırsak mikrobiyotasına etkilerininin çok tehlikeli olduğunu belirten Prof. Dr. Karakan, şöyle dedi: “Avrupa’da yapılan bir çalışmaya göre antibiyotik kullanımı sonrası bazı hastalarda 3 yıla kadar bağırsak mikrobiyotası eski haline gelmiyor. İskandinav ülkelerinde yapılan bir çalışmada 1 milyon 072 bin 426 çocuk hasta, 1994-2009 yılları arasında takip edilmiş. Antibiyotik alan bebeklerde sonradan ülseratif kolit, Crohn hastalığı gelişme riski yüzde 84 artmış bulunmuş. Özellikle 1 yaşından önce antibiyotik alanlarda 5 kat artış saptanmış. 5-15 yaş arasında antibiyotik kullanımında ise bu risk 1.5 kat artıyor. Her bir antibiyotik kürü yüzde 6 risk artışı yaratmış. İltihaplı bağırsak hastalığı açısından ise antibiyotiklere maruz kalan çocuklarda diğerlerine göre hastalık gelişme riski 5 kat artmış. Obezite açısından bebeklik döneminde antibiyotiklere maruz kalmak bağırsak bakteri yapısını kalıcı olarak etkileyerek erişkin yaşta obez olma riskini 2-3 kat artırmaktadır. “BUNLARI TÜKETİRKEN DİKKAT
“Turşu, şalgam, boza, ayran, tarhana gibi mayalı besinlerde probiyotik var mı?” sorusuna ise Prof. Dr. Karakan şöyle yanıt verdi: “Evet var, ancak bunların mide asitinden etkilenmeden bağırsaklara ulaşması ve orada tutunup çoğalması biraz zor. Düzenli olarak tüketildiğinde bağırsak mikrobiyotasına katkı sağlayabilir ancak bu tedavi değil daha çok korunma amaçlı bir sağlıklı beslenme tarzıdır. Diğer bir konu bu ürünlerde yüksek tuz oranı bulunmasıdır. Bu açıdan dikkatli olunmalıdır.”YOĞURT BİR PREBİYOTİK
FERMENTE gıdalarda bulunan her bakterinin ne yazık ki probiyotik olmadığını belirten Prof. Dr. Karakan “Bunun en güzel örneği yoğurttur. Türkiye yoğurdu en çok tüketen ülkelerden biri ve probiyotik denilince insanların aklına yoğurt geliyor. Bu bir açıdan doğru diğer açıdan yanlıştır. Yanlış olan, yoğurt içindeki bakteriler mide asitini geçemez, bağırsaklara çok az bir kısmı ulaşır. Ancak diğer açıdan yoğurt bir süt ürünü olarak bağırsaklarda laktobasilleri artırır. Buna da ‘prebiyotik etki’ diyoruz” dedi.PROBİYOTİKLER GÜVENLİ BAKTERİLER
“PROBİYOTİK artık sık duyduğumuz bir kavram ama bir o kadar da yanlış kullanılan bir terim” diyen Prof. Dr. Karakan, şöyle devam etti: “Dünya Sağlık Örgütü’nün tanımına göre probiyotik bakteriler insan kökenli, bağırsakta canlılığını koruyabilen, tutunabilen ve çoğalabilen, mide asitine dayanıklı mikrocanlılardır. En önemlisi ise bilimsel çalışmalarla insan sağlığına yararlı olduğu ispat edilmiş, güvenli bakterilerdir.”