Sosyal

Kudüs’ün Hasanları bitmez – Yeni Akit

Sebahattin Ayan  İstanbul Ziyaret için gittiği Kudüs’te İsrail’in katillerince şehid edilen Türk İmam Hasan Saklanan’a yönelik vahşi cinayete tepkiler sürüyor. Haydut İsrail’in işgaline itiraz ettiği gerekçesiyle sokak ortasında şehit edilen Hasan Hocanın cesaretinden övgüyle bahseden kanaat önderleri, hadisenin Kudüs’ün son Osmanlı muhafızı Hasan Onbaşı’nın nöbetini hatırlattığını söylediler. Kudüs’ün Eski Şehir bölgesinde İsrail polisi ile girdiği mücadele sırasında öldürülen Saklanan’ın şanlı direnişini akit’e değerlendiren uzmanlar, şehidin geride kalan gözü yaşlı ailesine ve yetim çocuklarına sahip çıkılması çağrısı yapıyor. Günümüzün Selahaddin Eyyübi’si Siyonist İsrail askerlerinin şehit ettiği Hasan Saklanan’ın günümüzün Selahaddin Eyyübi’si, Kudüs’ün hizmetkârı Yavuz Sultan Selim’i olduğunu belirten Köklü Değişim Medya Genel Koordinatörü Mahmut Kar, şunları dile getirdi: “Hasan kardeşimizin yaptığı aslında Kudüs muhafızı Hasan Onbaşı’nın nöbetini devralmaktır. Kardeşimizin şehit edilerek Hasan Onbaşı’nın görevini tekrar yeniden dünyaya, bütün Müslümanlara hatırlatmış oldu. Aslında yaptığı bütün İslam liderlerine, 57 İslam beldesine, yönetimlerine, ordularına bir manada bir mesaj niteliğinde. 7 aydır Gazze hunharca katledilen, cinayete uğrayan soykırıma tabi tutulan çocuklar, kadınlar, gençler yaşlılar, mazlumlara umut verdi. Gönüllerimizdeki cihat ateşini tekrardan yaktı. ‘Onlara kimse yardım etmiyor, kimse işgalci İsrail’in bu barbarlığını durdurmuyor. ‘Ben en azından bir şey yapayım’ diyerek bir mesaj vermiş oldu. Hasan kardeşimizin şehadeti kutlu olsun. Türkiye’deki Müslümanların umudunu artırdı. Bir umut ışığı olarak görüyoruz. İslam beldelerindeki yöneticileri utandıracak bir eylem gerçekleştirdi. Onların ordularıyla yapması gereken icraatı tek başına yaptı. Bu manada açtığı o yol Gazze’nin kurtuluşuna vesile olsun diyorum. Filistin’in Müslüman Türkler için ayrı bir önemi vardır. Yıllarca oranın koruyuculuğunu, hizmetkârlığını yaptılar. Bu topraklardan yine Selahaddin Eyyubi gibi büyük bir lider çıktı. Topraklarımızdan kalkarak Haçlıların işgali altında bulunan Kudüs’ü özgürlüğüne kavuşturdu. Yavuz Sultan Selim gibi padişahlarımız yüzlerce yıl hem kutsal toprakların hem de Kudüs-ü Şerif’in hizmetkârlığını yaptı. İnşallah içimizden nice Selahaddin’ler Yavuz’lar çıkacak. Hasan kardeşimiz bunlardan sadece birisi. Allah ondan razı olsun.” Hakk’ın yanında yer aldı Dış Politika Yazarı Mehmet Beyhan da şunları söyledi: “Öncelikle Hasan Hocaya Allah rahmet etsin ailesine ve sevenlerine sabır versin. Eylemini asil bir eylem olarak görüyorum. Filistin’de Hakk ile batıl, iyi ile kötü, pis ile temiz, adalet ile zulüm çarpışıyor. Hasan, adaletin, iyiliğin, Hakk’ın yanında yer almıştır ve bu uğurda canını vermiştir. Türklerin benzeri coğrafyalarda işgalcilere karşı savaşmasını nedenlerini üç başlıkta toplayabiliriz. Birincisi milletimizin asaletinden kaynaklanan zulme baş kaldırışın ne kadar değerli olduğunu gösterir. İkincisi Türkiye uzun yıllardır İslam ümmetine liderlik etmiş bir milletin devamıdır. Dolaysıyla haksızlığa uğrayan kardeşlerine karşı tarihi bir sorumluluk duymaktadır. Biz Batılı halklar gibi bu coğrafyaya bakamayız. Zira coğrafyada yaşayanlar da bize bir Batılıya baktıkları gibi bakmazlar. Bu altı çizilmesi gereken çok önemli bir husustur. Son olarak üçüncü husus ise tabii İslam dininin bize yüklediği bir kardeşlik sorumluluğundan kaynaklanıyor. Kardeşlik yeri geldiğinde canını ortaya koymaktır. Ve dolayısıyla bahsettiğimiz gibi bu coğrafyalarda zalimlere karşı çarpışan kardeşlerimiz; ki buna Bosna’yı da eklemek lazım. Burada bizim kardeşlerimiz gitmişler, kardeşleri için çarpışmışlar. Kimi gazi kimi şehit olmuştur. Hasan da bunlardan biridir. Allah rahmet etsin. Ailesine sevenlerine sabırlar versin.” Iğdırlı Onbaşı Hasan Osmanlı askeri Iğdırlı Onbaşı Hasan, Osmanlı ordusu çekilirken yaşanabilecek yağmalamaların önüne geçmek için Kudüs’te bırakılan 53 Osmanlı askerinden biridir. Onbaşı Hasan, Devlet-i Ali’nin Kudüs’ten çekilmek zorunda kaldığı 9 Aralık 1917 tarihinden 1982 yılındaki vefatına kadar Kudüs’ü terk etmeyerek Mescid-i Aksa’daki nöbetini sürdürdü.
ÖNE ÇIKAN VİDEO

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir