Kula ve Hasan Dağı gerçeği! Patlarsa peşinden gelen deprem yıkacak: ‘Tek çözümü var’
Zeynep Dilara Akyürek / Milliyet.com.tr – “Türkiye bir deprem ülkesi.” Uzmanların her fırsatta uyardığı, gazetecilerin defalarca kaleme aldığı gerçek, tek sorun yer sarsıntılarıymış gibi hissettiriyor olabilir. Oysa her doğa olayı gibi depremin de yaşanan ölümlerde ve afetlerden olumsuz etkilenilmesinde bir suçu yok. Yanlış kentleşme, olmaması gereken yerlerde kurulan hayatlar sarsıntılarla, patlamalarla, sellerle ‘yıkılıyor.’ Doğaysa her fırsatta “Burada olmamalısınız” mesajını veriyor. Dere yataklarına, çam ormanlarının derinliklerine ve fay hatları üzerine kurulan yerleşim yerlerinin yanında bir de 169 yıl önce Ağrı’da patlayan yanardağların eteklerine kurulan köyler var. 1840 ve 1855’te Ağrı ve Tendürek dağlarının patlamasıyla Ahura Köyü yok olmuş, bin 900 kişi hayatını kaybetmişti. Bu afetin üzerinden çok zaman geçmeden Ahura Köyü’nün eski yerine ‘Yenidoğan Köyü’ kurulmuştu. Unutulan detay ise 10 bin yıldan önce patlayan her volkanın aktif olduğuydu. Peki en son 4 bin 700 yıl önce püskürmüş Kula ve 6 bin yıl önce püskürüp lav ve kül çıkaran Hasan Dağı? Jeoloji Mühendisleri Odası İzmir Şube Başkanı Koray Çetin Önalan, son günlerde patlama olasılığıyla gündeme gelen Manisa’daki Kula ve Aksaray’daki Hasan dağlarını Milliyet.com.tr için değerlendirdi.Manisa’daki Kula YanardağıETKİSİ YILLAR SONRA ANLAŞILIYORVolkanların yeryüzüne taşıdıkları besleyici elementlerin çok verimli tarım alanları oluşturmaları pek çok açıdan onların çevresini vazgeçilmez alanlar haline getiriyor. Yani volkanlar doğal döngü içinde olmazsa olmazlar arasında. Üstelik volkanlar patlamazsa dünya yaşanılamayacak kadar sıcak olabilir ve yaşam sona erebilirdi. Ancak bu durum her zaman olumlu sonuçlanır diye bir şey de yok. Canlıları etkileyen doğa olayları ‘afet’ diye adlandırılıyor.Pek çok kişinin aklına ilk olarak insan, kedi, köpek, kuş ve balık geliyor olsa da binlerce yıl önce bir yerlerde dinozorları da etkiyen bir afet yaşandı. Pek çok kişi bunun bir meteor olduğunu düşünüyor olsa da bazı bulgular işin içinde ‘volkanik patlamaların’ azımsanamayacak bir payı olduğunu gösteriyor. Bulunan fosiller ve sıcaklık kayıtları, iklimdeki değişikliklerin ve ekolojik stresin belirtilerinin, astreoit etkisinden ve yok oluştan 400 bin yıl önce, volkanik faaliyetlerin başlangıcıyla çakıştığını gösteriyor. Yani iklim değişmiş ve bazı canlıların nesli sona ermiş olabilir mi? İLGİNİZİ ÇEKEBİLİREurofighter görüşmeleri başladıHaberi GörüntüleAksaray’daki Hasan DağıKoray Çetin Önalan afet ve volkanik patlamalarla yaşanabilecek iklim değişikliğine ilişkin, “Afetten söz edebilmek için canlı, özellikle insan varlığını göz önüne almalıyız. Bugün okyanuslarda hâlâ püsküren, lav akışı devam eden onlarca volkanik ada var. Çoğunda canlı yaşam yok veya yok denecek kadar az. O nedenle okyanusun ortasında neredeyse her gün faaliyette olan canlıların yaşamadığı volkanların bulunduğu yerlerde afetten söz edemeyiz. Volkanik aktivitelerin ani püskürmeleriyle havaya karışan kül, duman ve gazlar atmosferde çok ciddi etkiler bırakır. Uzun süreli püskürmeler sonucu iklimler değişir, asit yağmurları ile karadaki canlı yaşam neredeyse sona erer. Volkanik aktiviteler sonucu jeolojik çağlar boyunca kitlesel yok oluşlar meydana gelmiştir. En son patlamasını yaklaşık 600 bin yıl önce gerçekleştiren Yellowstone, büyük bir yok oluşa neden oldu” dedi. Önalan, sonrasında sözlerine şöyle devam etti: “Bu patlamalar, büyüklüğüne bağlı olarak güneş ışınlarını önleyeceği için çok ciddi soğumalara neden olur. 600 bin yıl önce de böyle oldu ve dünya sıcaklığı ortalama 4 derece düştü.Volkanik patlamaların olumlu etkileri binlerce yıl sonra, yaşam geri döndüğünde ancak anlaşılabilir. Küller zengin mineraller içerdiği için binlerce yıl sonra bu küllerin üzerinde yeni bir yaşam formu başlayabilir, tabii bunu bilemiyoruz.”YANLIŞ YER, YANLIŞ ZAMAN!Son 10 bin yıl içinde en az bir kere püskürmüş volkanlara ‘aktif volkan’ deniyor. Yani bu dev bacalar zamanını bekliyor ve o gün geldiğinde elbette harekete geçecek. Ancak neredeyse 200 yıl önce Ağrı’da yaşananların tekrarlanmaması için aktif volkanların çevresinin doğru şekilde değerlendirilmesi gerekiyor. Çünkü yanlış zamanda yanlış yerde olmak, 169 yıl önce olduğu gibi sonu ölüm olan kaçınılmaz bir son hazırlıyor. Üstelik bu durum sadece volkanların getirdiği tehlike için geçerli değil! İLGİNİZİ ÇEKEBİLİRDüğün tarihi ortaya çıktı! Meğer ünlü oyuncu İrem Helvacıoğlu gizli gizli evlenmişHaberi GörüntüleKoray Çetin Önalan bunu, “Gerek diri fayların, gerek diri fayların kırılması sonucu oluşacak depremlerden en çok etkilenen suya doygun alüvyon düzlüklerde, yani ovalarda yapılaşmaya sınırlama getirmemiz, bu alanları tarımsal amaçlı kullanmamız gerekiyor. Volkanik tehlikesi olan bölgelerin yakınlarına da yerleşim izninde sınırlamalar getirilmeli. Başka türlü afet kaçınılmaz oluyor ve olacaktır. Son örneğini 6 Şubat Depremleri’nde yaşadık. Tarım alanlarında yapılan binaların neredeyse tamamı yıkıldı. Volkanik tehlike için de jeolojik etütlerle koruma alanları oluşturulmalı. Örneğin mutlak koruma alanında yapılaşmaya kesinlikle izin verilmemeli” diye açıklıyor.137 YIL ÖNCE PATLAMIŞTI, DEPREM AKTİVİTESİ BİR İŞARET Mİ?Türkiye’de toplamda 16 yanardağ bulunuyor MTA’ya göre (Maden Tetkik Arama) bunların 10’u aktif. Ayrıca bu volkanlar alanları itibarıyla Türkiye’nin yaklaşık yüzde 16’sını kaplıyor. Ancak volkanik patlamalar sadece yakın çevresini etkilemiyor. Yani Türkiye’nin, sınırları dışında olabilecek patlamalardan etkilenmesi de söz konusu. Bunun en önemli örneklerinden birkaçı ise Ege’deki Yunan adalarında. Ege Denizi’ndeki Yunanistan’ın volkanik adası İncirli’de 1887’de, 137 yıl önce yaşanan patlamadan sonra 2021’de gerçek ortaya çıktı. Yaşanan sismik hareketlilik ve yer deformasyonu bu volkanın hâlâ aktif olduğunu gösteriyordu. Bir Yunan adası olan İstanköy’ün de depremler ve volkan patlamalarından etkilendiği ve yerleşim merkezinin yer değiştirdiği kayıtlara geçmişti. İstanköy Adası, Antik Çağ’da deprem ve çökme sonrası ayrılmış bulunan dağ zincirinin bir parçasıydı. Bu volkanların Türkiye’ye olan etkisini ise Koray Çetin Önalan anlattı.Önalan, “Ege Denizi, Girit’in güneyinden geçen Helen Yayı nedeniyle birçok aktif volkana sahip. Örneğin tatilcilerin gözdesi Santorini ve Bodrum’un burnunun dibinde yer alan İncirli Ada, volkanik aktivitenin olduğu Ege adaları. İncirli’de 1887’de bir küçük patlama meydan geldi. Bu durum da adanın hâlâ aktivitesini sürdürdüğünün bir göstergesi” diye konuştu. NÜFUSUN YÜZDE 92’Sİ AFETLERLE BURUN BURUNAHer noktası deprem tehlikesiyle karşı karşıya olan Türkiye için depremlerle tetiklenebilecek volkanik patlamalar da son derece önemli. Üstelik volkanik patlamaların peşinden depremin de gelebileceği bir gerçekken, aktif yanardağların çevresi pek de güvenli sayılmıyor. Koray Çetin Önalan, Manisa’daki Kula ve Aksaray’daki Hasan dağlarını değerlendirerek nüfusun yüzde 92’sinin afetlerle burun buruna olduğuna Mustafa Kemal Atatürk’ün bir sözüyle de dikkat çekti: “Kula Dağı 4 bin 700, Hasan Dağı 6 bin yıl önce patladı. Bu demektir ki bu volkanlar hâlâ aktif. Tektonizma ve volkanizma birbiriyle bağlantılı doğa olaylarıdır. Biz depremleri 3’e ayırırız: Tektonik depremler yani fayların kırılmasıyla meydana gelenler, volkanik depremler, çöküntü depremleri. Volkanizmanın patlama şiddetine göre çok ciddi yer sarsıntıları meydana gelebilir. Bu, volkanın en son patlamasından bu yana geçen süre patlamanın türüyle direkt ilgilidir. Kısaca, volkanik patlamalar beraberinde depremi de getirir. Ülkemizin doğusunda da batısında da şu an gündemimizde olmayan ve afet oluşturabilecek şu an için ‘suskun’ ve bekleyen volkanlar var. Nüfusun yoğunlaştığı düşünülürse, bu patlamalarda can kayıpları on binleri bulabilir. Çünkü bu en son patlamalarda Anadolu’da en çok birkaç milyon kişi yaşıyorken, şu an 85 milyon nüfusumuz var. Nüfusun yüzde 92’si ise deprem ve doğa kaynaklı afetlerle burun buruna yaşıyor. Gerek ülkemizin içinde gerekse Ege Denizi’nde uzun süredir suskunluğunu koruyan, patlama potansiyeli olan volkanlar var. Bu tehlikeyi de afet kapsamına almalı ve yerleşim yerlerini buna göre planlamalıyız. Bir de hurafelere, içi boş spekülasyonlara değil, bilim insanlarına kulak vermeliyiz. Önderimiz bize bunu öğütledi: Hayatta en gerçek yol gösterici bilimdir, fendir.” İLGİNİZİ ÇEKEBİLİRNihat Kahveci: Montella’ya kimse bir şey diyemez!Haberi Görüntüle İLGİNİZİ ÇEKEBİLİRMilyonlarca çalışan asgari ücretin ne kadar olacağını merakla bekliyor: İşte masadaki ilk tahminler!Haberi Görüntüle