Kurban Bayramı hikâyesi ve Gazze’deki İsmailler – Yazarlar – Ergün YILDIRIM
Kurban Bayramı, büyük gelenek. Hz. İbrahim geleneği. Tüm zamanlarda yaşamaya devam eder. İnsanlığa hitap eden bir trajedi! İnsanı kurban etmekten daha büyük trajedi ne olabilir? Üstelik oğlunu kurban etmek! Bütün Grek trajedilerinde az çok baba ve oğul arasında yaşanan büyük altüst oluşlarla karşılaşırız. Acıların en keskin biçimleri ve kurallarını tamamen altüst eden eylemler. Hz. İbrahim de oğlunu kurban etmeye kalkışması bunu anlatıyor. Hz. Hacer, bir anne bu trajedide. Bir anne nasıl evladını teslim eder kocasına, boğazlaması için? Aklın alacağı şey mi? Zaten aklın alamadığı durumlarda insan en büyük dramı ve trajediyi yaşar. Teslimiyet, tarihte en yetkin biçimiyle burada tezahür eder. Hz. Hacer, anne olarak oğlunun kurban edilmesine teslim olur. Kesilmesine rıza gösterir. Hz. İbrahim, baba olarak evladını bizzat eliyle kurban etmeye teslimiyet gösterir. Hz. İsmail, babasının kendisini kurban etmesine boyun eğer. Teslimiyet en uç noktada, götürülebilecek en son noktada babada, annede ve oğulda kendisini gösterir. Allah’a teslim olmanın zirvesidir bu. İmanın en trajik noktada bütün tereddütlerden arınık bir şekilde eyleme dönmesidir. İnsan havsalası almıyor! İman ve teslimiyet için insan kurban etme! Zaten iman da budur. Ne akıl alır, ne de düşünce. Burada aklın alamadığı ve düşüncenin yürümediği başka bir boyut var. Aşktır bu. Aşk, gerektiğinden her şeyden vazgeçiştir. Bunu oğuldan vazgeçen anne, oğuldan vazgeçen baba, bütün varlığından vazgeçen oğul gösteriyor. Aşk, İbrahim ailesini bambaşka eylemlere götürüyor. Bütün varlığından vazgeçerek yaşama iradesi…Peygamber, baba ve koca kimliği aşkın zirvesinde. Hep sorgulayan bir İbrahim kişiliği burada tamamen teslimiyet içinde hareket ediyor. Aklı baştan alan bir teslimiyet! İman için çeşitli sorgulardan geçen İbrahim, burada ise tamamen teslimiyet gösteriyor. Din budur. Sorgulama ve teslimiyetin beraber gerçekleştiği bir yaşama biçimidir.Antropoloji ve din sosyolojisi insanları kurban eden toplumlardan bahseder. Zorla, baskıyla, adet ve gelenek adına insanları kurban etmek! Bakire kızları Tanrılara kurban sunmak. Şehvet ve gücün, kör sosyal adet ve inançların içinden fışkıran bir cahiliye adeti. Hz. İbrahim, belki de bu adeti ebediyen kaldırmak için bu trajedi-dramı oynadı! Metafizik trajedisi bu. Trajedinin içinde insan alemiyle melekut alemi beraber. Oyuncular içinde insan, şeytan ve meleğin rolleri var. Tüm insanlığa ibretlerle dolu bir trajediyi oynuyorlar. İnsanlık kaderini belirleyen, anlatan, ona ayna olan bir trajedi. Sonuçta büyük anne, büyük baba, büyük evlat karakterleriyle tanışıyoruz. İdeal anne-eş, ideal evlat ve ideal baba. Şeytan bozguna uğruyor. İlkel cahiliye adetleri darmadağın ediliyor. Teslimiyet ile bağışlanma ve saadet geliyor. Affetmenin ilahi tezahürleri yaşanıyor. Allah’ın affetme iradesi insan kaderinde gerçekleşiyor. Hz. İbrahim ailesinin yaşadığı Filozof Kierkegaard ‘ın dediği Korku ve Titreme değil, Aşk ve Teslimiyettir. Aşk ve teslimiyet ile beraber doğan saadeti ve kurtuluşu görüyor insanoğlu. Hacer, İbrahim ve İsmail sadece tek tek bireyler değil. Tarihin ötesine kanatlanarak bütün insanlığın anne, baba ve evladını simgeliyorlar. Müslüman anne, baba ve oğulun zamanlar üstü hikâyesini terennüm ediyorlar. Hz. İbrahim ailesi, her Kurban Bayramında bize Aşk ve Teslimiyet’i hatırlatıyor. Ümmet olarak ona katılıyoruz. Yeniden bu büyük arke anne, baba ve evlatlarda kendimizi seyrediyoruz. Kendimiz olmaya çalışıyoruz.Siyonizm, bu trajedide şeytandır. Bütün İsmailleri kurban etmek istiyor. İsmail ve İsmail’in aşk ve teslimiyetini yeryüzünde silmek istiyor. Gazze, İsmaillerin kurban edildiği yer. Siyonizm şeytandan Tanrı olmaya yükseliyor. Bütün dünya ayaklanıyor. İsmailleri kurtarmak istiyor. İsmaillerin kurtarıldığı bir bayram olsun inşallah!