Lübnan’da kıyamet günü! İsrail’in saldırıları iç savaşı tetikledi

0

Murat Özer, Lübnan’da iç savaşın yeniden patlak verebileceğini yazdı. Özer, İsrail’in Hizbullah’a yönelik saldırılarının İran ve Suriye’nin desteğiyle tesis edilen statükoyu sarstığını belirtti. Körfez ülkelerinin bu savaşta tarafsızlıklarını ilan ettiğini ifade eden Akşam gazetesi yazarı Özer, ABD’nin İran’a yönelik hamlelerinin çatışmayı tüm Ortadoğu’ya yayabileceğini vurguladı. Murat Özer, İsrail’in bölgedeki etkisinin giderek arttığını söylediği yazısında şunları kaydetti: “Hizbullah’ın lider kadrosunun iki hafta içerisinde İsrail tarafından yok edilmesi Lübnan’da İran ve Suriye eliyle silah zoruyla tesis edilen mevcut statükoyu derinden sarstı. İsrail örgüte yönelik saldırılarını bu yoğunlukta devam ettirir ve İran’a yapacağı misillemeye “ABD’nin de katılmasını sağlarsa” sadece Lübnan’da değil, tüm Ortadoğu’da yeni bir döneme gireriz. Suudi Arabistan, Katar, BAE, Kuveyt ve Bahreyn’in İsrail-İran arasındaki savaşta “tarafsızlıklarını” ilan ederek, ülkelerindeki ABD üslerinin çatışmalarda kullanılmasına izin vermeyeceklerini duyurmaları Ortadoğu’da mevcut statükonun “değişeceğine” işaret ediyor. 11 Eylül’den bu yana ABD’nin Ortadoğu politikası “gerçek tehdit” olarak gördüğü Sünni yapıların ve devletlerin etkisizleştirilmesi, mümkünse parçalanması üzerine bina edilmişti. Irak ve Afganistan’ın işgali, Suriye muhalefetinin ezilmesi, Mısır’da İhvan yönetimine yapılan darbe, Lübnan’daki Sünni örgütlerin ve Yemen’de halk devriminin yok edilmesi bu politikasının sahadaki izdüşümleriydi. ABD bu sayede kendisi için yakın tehdidi bertaraf etmeyi başardı ama oluşan iktidar boşluğunu İran kendi uzantıları sayesinde Irak’tan Yemen ve Lübnan’a kadar hemen her yerde doldurdu. ABD için öncelikli olan Saddam ve Taliban gibi rejimlerin devrilmesi, İhvan’ın etkinliğinin yok edilmesiydi. Bu yüzden Irak’ta yönetimi İran yanlısı Şii milis örgütlere bırakmaktan çekinmedi. Benzer durum Yemen ve Lübnan’da da tekrarlandı. FKÖ’nün Lübnan’dan kovulmasıyla başlayan süreç, 1990’lardan sonra Hizbullah’a alan açmış, 2006’dan sonra ise egemenliğini ilan etmesiyle tamamlanmıştı. Suriye İç Savaşı’nda aldığı pozisyonla Hizbullah artık sadece Lübnan’ı değil, Suriye’nin pek çok bölgesini de kontrol altına almayı başarmıştı. Fakat İsrail’in örgüte yönelik yıkıcı saldırılarıyla durum değişiyor. İsrail karşısında tutunamayan Hizbullah, Lübnan siyasetindeki ağırlığını yitirmemek için enerjisini içeriye harcamaya başlayacaktır. Böyle bir durumda ilk hedefi ülkede nüfusu 500 bine ulaşan Filistinli ve 1,5 milyona ulaşan Suriyeli mülteciler olacaktır. Çünkü her iki topluluk yarısı Hıristiyan olan 5 milyonluk ülkede Şii Hizbullah karşısında Sünniler lehine bir kuvvet birikmesi anlamına geliyor. İsrail’in örgütün belini kırmasıyla 1990’da askıya alınan iç savaşın başlamasının önündeki engeller kalkacaktır. Hizbullah’ın Humus, Şam ve Halep’teki katliamlarından kaçarak Lübnan’ın Sünni şehirlerine sığınan Suriyeli mülteciler daha önce Hizbullah milisleri tarafından saldırıya uğramış ve baskı altına alınmıştı. Ancak örgütün otoritesinin yıkılması bu çatışmaları yeniden alevlendirebilir. Suriye’de Esat rejiminin kontrolündeki yerlere sığınan Hizbullah yanlılarıyla Suriyeliler arasında bir çatışmanın başlaması ise an meselesi. Bu çatışmalara başta Nehrül Berid ve Ayn Helva olmak üzere mülteci kamplarındaki Filistinli İslamcı grupların katılmasıyla Lübnan’da bir iç savaş yeniden başlayacaktır. Tüm bu hadiselerin gerçekleşmesi ABD’nin doğrudan İran’a saldırmasına bağlı. Şayet bu olursa, “ABD’nin Körfez’le anlaştığı” ve İran’ın vekillerinin başta Lübnan olmak üzere Suriye, Irak ve Yemen’den kovulmasına karar verildiği sonucunu çıkarabiliriz. Arap sokağındaki sessizliğin sebebi bu.”  

Leave A Reply

Your email address will not be published.

File not found.