Sosyal

Makineler zeki midir? – Son Dakika Cumhuriyet Pazar Haberleri


Pascal ve
Leibniz 17. yüzyılda toplama ve çıkarma yapan makineler tasarlamışlardı. Ancak
bu makinelerin belleği yoktu yani programlanabilir değillerdi. Makinelerin bu
potansiyelini kavrayan ilk kişi Charles Babbage’dır (1792-1871). 
Babbage
ilginç bir karakterdi. Gürültü kirliliği sorununu dünyada ilk gündeme getiren
kişi oydu. Londra sokaklarında özellikle laternacıların (laterna bir org
türüdür) gürültü kirliğine neden olduğunu gündeme getirip kampanyalar
düzenlemiştir. Laternacıların onu kızdırmak için gece gündüz demeden evinin
sokağında serenat yaptığı, Babbage’ın sokağa inip onları kovaladığı söylenir.
İcat
ettiği ilk makineye “fark makinesi” ismini koyan bu büyük deha onu tamamlamadan
daha heyecan verici bir fikre kapılır ve “analitik makine” gündeme gelir. Bu
makine için şöyle der:
“Ona
varmak için izlediğim yol muhtemelen insan zihninin şimdiye kadar bildiği en
karmaşık ve en dolaşık yoldu.”
Babbage’ın
tasarımına göre bu makinenin bir deposu ve bir değirmeni yani karar alma birimi
olacaktı. Arkadaşı Lady Ada Lovelace (Lord Byron’un kızı) işte bu makineye bir
algoritma yazmıştır. Lovelace’ın analitik makine için yazdığı algoritma tarihte
ilk algoritma olarak anılır.
Ne yazık
ki Babbage kendisini son derece heyecanlandıran analitik makineyi inşa edemeden
ölmüştür. Yakın çevresine şöyle dediği bilinir: “500 yıl sonra dünyaya gelip
yeni çağda üç gün bulunmak için yaşamımın geri kalan bölümünü seve seve feda
edebilirim.”
O ve
Lovelace için makineler otonom olarak herhangi bir şeyi yapabilecek şeyler değildir,
onlar yalnızca insanın kendisine emrettiği şeyleri yapabilir. Bu yapay bir
zekânın mümkün olmadığı anlamına geliyor ama bugün “yapay zekâ” teknolojileri
yaşamımızın her alanını kuşattı. Yine de sormalı, makineler gerçekten zeki mi?
ZEKÂYI
BELİRLEMEK
Bilgisayar
bilimi ve yapay zekâ konusunda çalışmalarıyla bilinen aynı zamanda bir
felsefeci olan Douglas R. Hofstadter’a göre bir şeyin zekâya sahip olduğunu
söyleyebilmek için o şeyin gerçekleştirdiği görevden çıkıp ne yaptığını
inceleyebilmesi gerekir. Eğer “sistem”i bilgisayarların yapmaya programlanmış
olduğu şey olarak düşünürsek bir bilgisayarın o sistemden çıkma yeteneğine
sahip olmadığını kabul etmemiz gerekir. *
Peki
insanlar bir sistem içindeler midir? Kuşkusuz evet. Doğduğumuz an itibarıyla
dil üzerinden örüntüleri inşa edilen o sistemin adı kültürdür. İnsanın yapıp
etmelerinin tamamını kapsayan şey anlamında kültür, biz doğmadan bizi
beklemektedir. Dil aracılığıyla kültür insanı inşa eder. Bir sistem olarak
kültür içinde doğal olarak bulunduğumuz bir şeydir.
Makineler
de insanlar da sistem içindedirler. Ancak makineler sistem içinde
mekaniktirler. Aynı şeyi tekrar tekrar yapabilirler. Bunu insanlar da yapabilir
ama insanlarla makineler arasındaki fark, makineler o şeyi sıkılmadan yaparken
insanlar sıkılırlar ve sistemin dışına çıkabilirler. Hiçbir şey fark etmeden
hareket etmek makineler için mümkünken en azından bazı insanlar için bu mümkün
değildir.  
O halde
şunu söylemek mümkün, sistem dışına çıkabilme yetisi yani zekâ makinelerde
şimdilik var değildir. İnsanlarda bilincin doğal eğilimi olarak zekâ vardır
ancak sistem içinde kalınan durumlarda zekâ kullanılmamaktadır. Çocuklar
yetişkin bir insana göre daha zekidir. Bir sistem olarak eğitim yaygın olarak
onları sistem içine uyumlama ve dolayısıyla zekâlarını matlaştırma girişimidir.
KAYNAKÇA
* Douglas
R. Hofstadter, Gödel, Escher, Bach, Alfa Yayınları.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir