Sosyal

Milli Takım’a kurumsal taraftar desteği ve inadına büyümek

Heveslileri III. Dünya Savaşı’nı çıkarmazsa, bu yazın gündemi spor olacak. Ve bunun ekonomik getirisinden en çok Avrupa’nın iki güçlü ülkesi Almanya ve (2024 olimpiyatlarının gerçekleşeceği) Fransa yararlanacak gibi görünüyor. Almanya’nın ev sahipliği yaptığı Avrupa Futbol Şampiyonası’nda milli takımımızın, Çekya’yı devirdiği maçı izlemek üzere Hamburg’daydım. Elbette yer gök kırmızı-beyazdı. Hele de stadyumdaki ‘Burası Türkiye, buradan çıkış yok’ tezahüratları, ‘Almanya gerçekten de ikinci vatan’ dedirtti.

Ama bu muazzam taraftar desteğinin sadece Almanya’daki gurbetçilerden kaynaklanmadığını söylemek gerek. Avrupa’nın diğer ülkelerindeki Türkler kadar, Türkiye’den de çok yoğun bir kesimin turnuvayı izlemek için Almanya’ya geldiğini gözlemledim. Bireysel seyahat edenlerin yanında kurumsal organizasyonlar dikkatimi çekti. Çok sayıda şirket, başarılı bayileri, tedarikçileri ve önemli müşterileriyle birlikte ilk maçından bu yana milli takımımızın yanında yer aldı. Sadece Türkiye-Çekya maçı için 10’dan fazla şirketin, bayi ve tedarikçilerini Almanya’da ağırladığını söyleyebilirim.

Rakamı Denizbank’ın davetlisi olarak izlediğim maçın oynandığı stadyum çevresinde ve şehirde ay yıldızlı formayla gezenlerle yaptığım sohbetlere dayanarak hesapladım. Gelelim zaferle sonuçlanan maçın ertesi günü Denizbank Genel Müdürü Hakan Ateş ile yaptığımız sohbete. Bankanın İzmir’deki bir şube müdürüne yönelik ‘nitelikli dolandırıcılık ve zimmet’ iddiaları, Hakan Ateş’in, milli takımımızın başarısıyla gelen mutluluğunu gölgeleyemese de ister istemez keyfini kaçırmıştı. Ve doğal olarak gazetecilerin ilk soruları bu iddialar ile ilgili oldu.

Ardından söz dönüp dolaşıp Seçil Erzan davasına geldi. Ateş, Seçil Erzan olayıyla ilgili banka yönetiminin sorumluluğunun olmadığının ortaya çıktığını ve bu nedenle de kendilerinin dava sürecinin dışında olduklarını bir kez daha hatırlattı. O yüzden fazla detaya girmeyeceğim. Ancak bu konuyla ilgili geniş bir gazeteci topluluğu ile ilk kez konuşan Ateş’in anlattıklarından yola çıkarak, Seçil Erzan sürecinin ardından yaşananlara ve bankaya etkisine ilişkin altını çizmek istediğim birkaç önemli nokta var.

*Birincisi ve en önemlisi bankada iç denetimler artmış. O nedenle önümüzdeki dönemde benzer ya da farklı bir takım olayları daha fazla duymak mümkün olabilir. Çünkü birkaç sene hatta belki 10 sene sonra fark edilecek bir usulsüzlük artan denetimlerle daha erken tespit edilmiş oluyor. Dolayısıyla artan denetim ve kontrol mekanizmaları ile kurumda daha güçlü bir yapı oluşmasını beklemek mümkün.

*Seçil Erzan davasından sonra banka yönetimine, ‘ben de filan şubenin müdürüne para verdim, ama geri alamadım, beni dolandırdı’ gibi mesajlar içeren yüzlerce mektup gelmiş. Ateş, bunların tamamının asılsız şikâyetler olduğunu belirterek, “Mektupta filan yerdeki şube diyor, bakıyorsunuz orada şubemiz yok. Yine de inceliyoruz, başka herhangi bir şubemizde de hiçbir işlemi yok ama böyle bir mektupla bize gelebiliyor” dedi.

*Tüm bu olanlara rağmen özellikle turizm sektöründe ülkenin başarılı performansının da katkısıyla Denizbank, 2023 yılını büyüme ve kârlılıkla kapattı. Hatta bankanın aynı dönemde hem mevduatını hem de müşteri sayısını artırdığını belirtelim.

*Son olarak futbol camiasından kamuoyunun yakından tanıdığı isimlerin yer aldığı Seçil Erzan sürecine ilişkin Ateş, “Bu olayda ülkemizde finansal okur-yazarlık seviyesinin ne kadar düşük olduğunu gördüm” tespitinde bulundu. Açgözlülük mesela akıllardan hiç çıkmazken, yaşananları sadece finansal okur-yazar olmamakla açıklamak mümkün değil!

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir