Murat Göğebakan’ın hayatı duygulandıracak – İLKER GEZİCİ
Müslüm Gürses, Bergen, Barış Akarsu gibi sanatçıların hayatlarına odaklanan biyografik filmlere bir yenisi daha eklendi. 90’lı yılların sonunda ve 2000’lerin başında Kalbim Yaralı’, ‘Ay Yüzlüm ve ‘Vurgunum’ gibi şarkılarıyla milyonlarca dinlenme rakamlarına ulaşan sanatçı Murat Göğebakan’ın 45 yıllık kısa hayat mücadelesi de beyazperdedeki yerini aldıBurak Sevinç’in Göğebakan’ı canlandırdığı kendisine Hande Soral, Tuvana Türkay, Feride Çetin ve Necmi Yapıcı’nın eşlik ettiği, Ali Ayyıldız’ın yönettiği Kalbim Yaralı adlı bu filmin de diğer biyografi filmleri gibi seyirciden karşılık bulacağına inanıyorum. Adana’nın barlarından başlayan ve İstanbul’da milyonların gönlüne uzanan zorlu bir yolculuk. 1996 yılında Ben Sana Aşık Oldum isimli albümüyle aldığı ‘En İyi Çıkış Yapan Şarkıcı’ ödülüyle müzik dünyasına zirveden başlayan Göğebakan’ın hayatı menajeri Selma hanımla evlendikten sonra magazin boyutu kazandı.
Özellikle Göğebakan’ın lenfoma kanseriyle mücadelesi sürecinde kendisini yalnız bıraktığı ve hatta aldattığı haberleri gündemi uzun süre meşgul etmişti. Yaklaşık iki saat süren filmin ikinci bölümünde bu olaylar tüm gerçekliğiyle aktarılıyor. Bu sahnelerde Tuvana Türkay’ın canlandırdığı Selma Hanım’a kızmamak sinirlenmemek içten bile değil. Hastanede Göğebakan’ın en çok ihtiyacı olduğu dönemde eşiyle üç gün kaldığı, ilgisizliği ve başka hesaplar peşinde koşması, Göğebakan’ın evini arabalarını satması filmde vurgulanan yerlerden…Filmi izlerken Göğebakan hakkında her şeyi bilmediğimi de fark ettim. Özellikle Adana’da ilk eşiyle tanışması filmin ilk bölümünü oluşturuyor. Örneğin, babasıyla birlikte çalıştıkları dükkânın karşısındaki gitarlara bakıp hayaller kuran Murat’ın müzik sevdası ona yaşamı boyunca unutmayacağı bir olay yaşatıyor. Yine dükkândan kendini alamadığı bir gün kendisine emanet edilen küçük kardeşi Bülent, sokakta oyun oynarken kamyon çarpması sonucu yaşamını yitiriyor ve bu olay Göğebakan’ın en büyük travması oluyor. Onun ölümünden kendisini sorumlu tutuyor. Oğluna da Bülent ismi koyuyor. İlk eşi Gül Hanım’ı Hande Soral başarıyla canlandırıyor. Güçlü cefakar bir Anadolu kadını portresi çiziyor Soral. Teyzesinin kızı olan Gül Hanım’la evlendikten sonra aile babası görüntüsüyle mutlu bir hayatı varmış aslında Göğebakan’ın. Ancak sahne aldığı barda Hilmi Topaloğlu tarafından keşfedilip İstanbul’a götürülmesi hayatının dönüm noktası oluyor. Ailesini geride bırakıp uzun süre yapımcı tarafından oyalandıktan sonra beş albümlük bir sözleşme imzalıyor ve hayatı boyunca bu ağır sözleşmenin bedelini ödüyor.HAYRAN KAYBETMEMEK İÇİN BOŞANDI
En meşhur olduğu, kasetleri milyonlar sattığı dönemde bile cebine 5 kuruş girmiyor sanatçının. Bununla birlikte ünlü olduktan sonra karısını ve çocuğunu Adana’da bıraktığını da bilmiyordum. Hatta ‘Burada ünlülerin evli olması iyi karşılanmıyor’ bahanesiyle eşinden boşanıyor. Eşi Gül Hanım sesini bile çıkarmıyor.
Oğluyla Adana’da zorluk çekerken Göğebakan menajer Selma ile evlenip şöhretin tadını çıkarıyor. Sonrası da malum… İkinci kez yakalandığı hastalık sürecindeyse yanında Gül Hanım kalıyor. Göğebakan’ın son pişmanlık yaşadığı, sana çok haksızlık ettim diyerek itirafta bulunduğu yerler oldukça duygusal. Film Göğebakan’ın hayatını, hatalarıyla sevaplarıyla anlatıyor. Yanınızda mendil bulundurmayı ihmal etmeyin…KRAL SOKAKTAN GELEN BİR KADINA AŞIK OLURSA
Ünlü oyuncu Johnny Depp’in başrolünde olduğu Jeanne du Barry adlı film de gerçek hayattan uyarlanan bir film. Eski karısı Amber Heard’a karşı açtığı çalkantılı iftira davasında kazandığı zaferin ardından Depp’in, geçtiğimiz üç yıl içindeki ilk uzun metrajlı filmi olan Jeanne du Barry, yoksul bir ailede dünyaya gelen ve sınıf atlamaya çalışan Jeanne Vaubernier adlı kadının Kral 15. Louis’in gözdesi konumuna gelme sürecini anlatıyor.
Film, 15. Louis’nin Madame de Pompadour’dan sonraki son kraliyet gözdesi Jeanne du Barry’nin hayatından ilham alıyor.Fransız sanatçı Maiwenn’ın yönetip ‘Jeanne du Barry’ karakterini canlandırdığı filmde Depp, 15. Louis olarak kamera karşısına geçmiş. Ve filmde tamamen Fransızca konuşuyor ünlü oyuncu. Açıkçası kralın inişli çıkışlı dönemlerini başarıyla yansıtmış. Ancak tabii ki Johhny Deep dendiğinde akla gelebilecek ilk performanslardan biri değil bu.
Cannes’da uzun süre alkışlanan çok konuşulan filmde esas Maiwenn’in perfromansı öne çıkıyor. Saray kurallarına karşı gelen, görgüsüzlüğünü dik başlılığı ile bastıran Jeanne ne yapsa kendini saray eşrafına beğendiremiyor ve hep istenmeyen kadın oluyor. Kral’ın başka gözdeleriyle yaşamasına bile göz yumuyor ama en sonunda sürülüyor…Maiwenn’in oğlu Diego da filmde Veliaht prensi oynuyor. Prens Diego, en zor anlarda ona sahip çıkıyor, kralı son defa görmek istediğinde izin veriyor mesela. Sokaklardan gelen ve hayal bile edemeyeceği şeyler yaşayan bir kadının hem yükseliş hem de yalnız kaldığı çöküş dönemini gösteren film Versay Sarayı’nın şaşasını da çok iyi yansıtmış. Gösterişli kostümler adeta rol çalıyor.