Murat Ülker, Erman Kalkandelen ile söyleşi yaptı
İşte Murat Ülker’in o röportajı;BU RÖPORTAJ KARŞI TARAFTAN Dostum Erman Kalkandelen beyden rica ettim, bize finans ve yatırımcıların dünyasından bir bakış açısı sunmasını. Erman bey, benim babaannem gibi Trakyalı, suyun ötesinden, hoş sohbet, ailecek görüştüğümüz bir arkadaşım, finansçı, yabancı doğrudan yatırımcı temsilcisi, Gözde Girişim Sermayesi Yatırım Ortaklığı A.Ş.’de ortak temsilcisi, yönetim kurulu üyemiz. Bir de onun gözünden görün, ondan işitin istedim. Ben her daim istifade ediyorum, güncelleniyorum sayesinde. 1. “Bireysellik” ya da “En İyi Ben” olma kavramı farklı duygu, düşünce ve davranışlara sahip olmakla anlatılıyor. Bundan 25-30 yıl öncesine gidersek bugün olduğunuz “birey”e ya da “ben”e dönüşme hikayeniz nasıl başladı? Nasıl bir aile ortamı eşlik etti size? Seçimlerinize olan katkısını düşününce bugünkü “sizi” oluşturan değerlerinizle birlikte, mutluluğu, güveni, sadakati tanımlama şekliniz kısacası dünyaya bakış açınız nasıl şekillendi? Ben Edirne’nin Uzunköprü ilçesinde doğdum ve 18 yaşıma kadar da orada yaşadım. Babam sporcuydu ama sanırım gen aktarımı kısmında sıkıntı olmuş ve sporu çok sevmeme rağmen onun kadar yetenekli olamadım. Benim dünyaya bakış açımı erken yaşta en çok şekillendiren şey ailemin bana tanıdığı özgürlük ve bilgisayar ile tanışmam oldu. Benim bugün çocuklarıma yaptığım baskıların çoğunu onlar bana hiç yapmadı. Küçük bir yerde büyümenin özgürlüğü ile ya evden sabah 8 de çıkar 12 saat eve girmeden dışarıda oyun oynardık. Sonraları hayatımda bilgisayarın merkeze oturması ile 15 yaşında bilgisayar şirketi kurmaya giden bir yola geldi. Çok erken yaşta ticaret yaptım. Bilgisayar oyunu satmakla başladım. Sonunda bireylerin tüm kişisel bilgisayar ihtiyaçlarını sağlamaya çalışan bir şirkete dönüştü. Sektörün dönüşmesi ile de şirket kapandı. Ailemin bana olan güveni ve sağladığı özgürlük, benim erken yaşta çok şey öğrenmeme yol açtı. 2. Gün içinde “iyi olma” halinize katkı sağlayacak, iş ve özel hayatınızı dengede tutmanıza destek olacak “kısa bir mola” diyebileceğiniz size özel an’lar yaratabiliyor musunuz? Akşamüstü toplantılar hafiflediğinde haftada 1-2 kere ofiste oynadığımız masa tenisi hariç maalesef yaratamıyorum. İşim gereği yoğun toplantılarımız oluyor. Bunların arasına bir mola koymak çok mümkün olmuyor. Programımın izin verdiği günler sabahları spora gidiyorum. Bu beni çok rahatlatıyor o günler. 3. Yoğun gündemleri yönetmek ve aciliyeti yüksek kararları vermek iyi bir zaman planlaması da gerektiriyor. Bunun formülü nedir? Örneğin bir haftanızı nasıl planlıyorsunuz? Pazartesileri daha az toplantı alıp haftayı planlamak ve iş bölümü yapmak için kullanıyoruz. Maalesef işimiz gereği pek çok toplantı (yönetim kurulları, icra kurulları, vs.) çok önceden planlandığından, bunların zamanı konusunda çok bir esneklik olmuyor. Diğer toplantılarımızı bu toplantılar etrafında ayarlıyoruz. Çok önemli toplantıları saat 10 ve 16 arası yapmaya çalışıyoruz. 4. Sizce İyi liderliğin tek bir formülü var mı? Liderlik bir tarz mıdır? Liderlik sizce neleri içerir? Kendi deneyiminizden çıkarak anlatır mısınız? Her şirketin, tüm çalışanlarının ezbere bildiği, özümsediği, benimsediği, değer verdiği ve her hamlede hatırladığı bir vizyonu olması gerektiğini düşünüyorum. Bence her şirketin üst yönetimi bu vizyon etrafında şekillenen hedefler için çalışanlarını hizalaması gerekiyor. Maalesef pek çok şirkete gittiğinizde bırakın vizyonu, o şirketin neden var olduğunu şirketin çalışanlarının bilmediğini veya önemsemediğini görüyoruz. İyi bir lider bu vizyonu ortaya koyabilen, bu amaçla doğru insanları istihdam ederek örgütlenmeyi tamamlayabilen oluyor. Yönetim Gurusu Peter Drucker, etkili liderliğin, sadece strateji belirlemek ve yönlendirmekle değil, aynı zamanda ekip üyelerinin potansiyellerini en iyi şekilde kullanmakla da ilgili olduğunu belirtir. 5. Franklin Templeton’ın vizyonunu, (misyonunu) hem tüketicilerine, hem de çalışanlarına anlatan bir mesajınız var mı? Neyi ifade ediyor, niçin? Bundan sonraki dönemde bu vizyonu gerçekleştirmek için sizin şirketinizi için düşündüğünüz daha önce paylaşmadığınız fikirleriniz, projeleriniz nelerdir? Franklin Templeton 25 ülkede ofisi olan, bünyesinde 1500 den fazla yatırım uzmanı çalıştıran ve toplamda 1.6 Trilyon ABD Doları yöneten küresel bir yatırım şirketi. Şirketimizin küresel vizyonu: Yatırımcılarımızın finansal geleceğini güvence altına almasını sağlamak için onlara en iyi yatırım çözümlerini sunabilmek, bu kararları alırken onların yanında olabilmek ve ilişkilerimizi geliştirmek, ve uzun vadeli değer yaratmak. Türkiye ofisi olarak Franklin Templeton bünyesindeki tüm finansal çözümleri maalesef sunamıyoruz. Bunun bir nedeni ülkemizdeki tasarruf düşüklüğü ve bu nedenle oluşan finansal piyasaların sığlığı. Fakat son zamanlarda şirket olarak önemli bir boşluğu doldurmak için harekete geçtik. Ülkemizde halka kapalı şirketlerin sayısı halka açık olanlardan çok daha fazla ve yatırımcılar bu şirketlerin büyümelerinden ve değer kazançlarından fayda sağlayamıyor. Ama bizim onların bu yatırımlara erişmesi için bir çalışmamız var. Çok yakın zamanda Türk yatırımcılarına bu fırsatı sağlayacağız. 6. Dünya hızlı ve radikal şekilde değişiyor. Teknoloji devrimi şirketleri zorluyor. Sadece şirket hayatlarımız değil bu değişimden özel hayatlarımız da etkileniyor. Var olan şirket kültürleri şirket hayatı – özel hayat ikilemini dengelemek için yeterli mi? Franklin Templeton’da bu kültür nasıl konumlanıyor? Şirketinizin bu kapsamda odağına aldığı en önemli değer hangisidir? Değer değişikliğine ihtiyaç var mı? Bunu bir zincire benzetirsek olması gereken halkalar neler? Bu halkaları üst yönetim nasıl destekliyor? Franklin Templeton gibi büyük finansal hizmetler şirketlerinde kültür genellikle profesyonellik, performans ve müşteri odaklılık üzerine kuruludur. Şirketin bu bağlamdaki kültürü şu şekilde konumlanabilir: · Yenilikçilik ve Adaptasyon: Teknoloji ve pazar değişimlerine hızlı adaptasyon sağlamak. · Çalışan Refahı: Çalışanların kişisel yaşamlarını destekleyecek politikalar ve programlar sunmak. · Sürdürülebilirlik: Hem iş dünyasında hem de toplumda sürdürülebilirliği teşvik eden değerler. · Dahil Etme (inclusion): Çeşitli grupları veya bireyleri bir topluluğa, organizasyona veya süreçlere dahil etme anlamında kullanılır. Her ne kadar şirket olarak çabalasak da, içinde bulunduğumuz sektör ve işimizin doğası gereği özel hayat – iş hayatı dengesini kurmak çok da kolay olmuyor. Private Equity (özel sermaye) yatırımları yapan bir ekip olarak zamana karşı yarışarak elimizde kaynakları en doğru şirketleri bulmaya ve onlara yatırım yapmaya çalışıyoruz. Yatırım yaptıktan sonra da o şirketin performansını maksimum seviyeye çıkartarak, karlı bir şekilde o yatırımdan çıkmaya çalışıyoruz. Bu zorlu bir süreç ve uzun çalışma saatleri gerektirebiliyor. 7. Yeni fikirler üretme ve hayata geçirme becerisi çok önemli. İnovasyon, yaratıcılık, gündemi takip etmek, üretmek için çok kritik ama bunun yanı sıra bir fikri yakalamak, fikri uygulamaya geçirebilmek daha önemli. Bunun için nasıl fırsatlar sağlamak gerekir? Neye ihtiyaç var? Üst yönetimin üzerine düşen en büyük sorumluluk nedir? Siz bu konuda Franklin Templeton’da nasıl bir yöntem izliyorsunuz? İyi bir üst yönetim kadrosunun yenilikleri üretme ve hayata geçirebilmesi için bir kaç aşamayı başarıyla takip etmesi gerekiyor : 1) Farkındalık 2) Merak ve Araştırma 3) Analitik Düşünebilme 4) Uygulama ve Organizasyon becerisi 5) İkna kabiliyeti. Franklin Templeton küresel bir organizasyon olduğundan, pek çok sektördeki yeniliği ve gelişmeleri yakından ve yerinde takip edebiliyoruz. Yılda bir kez tüm gelişmekte olan piyasalarda çalışan yatırım ekipleri olarak bir hafta her sene değişen bir lokasyonda buluşup gelişmeleri ve uygulanması gereken stratejileri birbirimizle paylaşıyoruz. Bu sene Kasım ayında bu toplantı için Hindistan’a gideceğiz. Bunun yanı sıra farklı sektörlerdeki gelişmeleri çapraz uygulamalar yaparak farklı sektörlerdeki şirketlerde uygulayabilir miyiz diye çaba sarf ediyoruz. Örneğin geleneksel pazarlama yapan bir şirketimiz dijital pazarlamadaki gelişmeleri bazen yeterince iyi takip edemeyebiliyor. O şirketi bu konuda çok daha ileride olan bir oyun/uygulama yapan bir şirketteki pazarlama uzmanı ile tanıştırıyoruz. 8. Dijital dönüşüm sizi rekabetçi yapabilecek bir yolculuk süreci. Peki bu süreç nerede ve ne zaman tamamlanacak, duracak mı? Türkiye ve Dünya bu konuda nerede ayrışıyor? Dönüşümü başarılı veya başarısız olarak değerlendirmek için hangi kriterlere dikkat etmek gerekiyor? Siz bu konuda gerçekten sonucu değiştirecek neler yapıyorsunuz? Dijital dönüşüm durmayacak ve hızlanarak devam edecek. Şirketlerin rekabetçi kalabilmesi ve pazar paylarını koruyabilmesi için sürekli yenilik yapmaları ve gelişmeleri gerekiyor. Teknoloji sürekli ilerliyor; yapay zeka, nesnelerin interneti (IoT), büyük veri analitiği gibi yenilikler dijital dönüşümün yeni aşamalarını temsil ediyor. Bu yüzden dönüşüm süreçleri süreklilik arz ediyor. Devletimizin pek çok benzer ülkeye kıyasla süreçleri hızla dijitalleştirmesi ve bunu şirketlere zorunlu kılması da süreci hızlandırıyor. Fakat şirketlerimizin bu hıza ayak uydurmasında bazı sorunlu noktalar mevcut : 1) Dönüşüme liderlik edecek yeterli insan kaynağında sıkıntı var. Pek çok değerli mühendisimiz son bir kaç yılda yurt dışında veya yurt dışına çalışmaya başladı çünkü aradaki fırsat maliyeti anlamında halen ciddi farklar mevcut 2) Türk şirketlerinin sermaye yapısı teknolojiye ve dijital dönüşüme izin vermeyebiliyor. 3) Şirket sahipleri dijital dönüşüme yapılan yatırımları bir masraf kalemi olarak görebiliyor. Biz yatırım yaptığımız şirketlerde bir dijitalleşme stratejisi uyguluyoruz : Dijital Yeteneklere Yatırım: Dijital dönüşümün temelinde insan kaynağı yatıyor. Çalışanların dijital yetkinliklerini artırmak, dijital liderlik becerilerini geliştirmeye çalışıyoruz. Müşteri Odaklı Yaklaşım: Dijital dönüşüm sadece teknoloji değil, aynı zamanda müşteri deneyimini iyileştirmekle ilgilidir. Müşteri verileri ve geri bildirimlerini toplamak, analiz etmek ve hizmetleri kişiselleştirmek için strateji geliştiriyoruz. Veri ve Analitik Kullanımı: Veri analitiği ve yapay zeka araçlarına yatırım yaparak iş süreçlerinizi daha öngörülebilir ve verimli hale getirmeye çalışıyoruz. 9. CEO’lar daha çok mühendis ya da finansal kökenli oluyor. Bunun nedeni nedir? CEO olmak için bir yaş var mı? İş yerinde genç yaşlı ayrımına gerçekten inanıyor musunuz? Bu yeni döneme ve değişime gençlerin hazırlanması konusunda neler düşünüyorsunuz? Ya da yaşlıların onlarla çalışırken dikkat etmeleri gereken konular var mı? Neden? Bu kesimler orta veya uzun vadede vakitlerini en çok neye harcamalılar? Kendileri için yatırım yapabilecekleri en önemli konular/ yetkinlikler neler olmalı? Çalışanlarınızı nasıl hazırlıyorsunuz yeni döneme! CEO’ların daha çok mühendis veya finansal kökenli olmasındaki ana neden sanırım daha analitik düşünme yapısına sahip olmalarıdır. Fakat halen satış kökenli CEO’lara da rastlamak mümkün. Günümüzde başarılı bir CEO olmak çok zor. Çok yönlü bir kişiliğiniz olmalı ve sürekli kendinizi geliştirmeniz lazım. O yüzden hangi kökenden veya okuldan geldiğinizden çok kendinizi nasıl geliştirdiğiniz bence daha kritik. İş yerinde genç ve yaşlı ayrımına inanmıyorum. Bence herhangi bir iş yerinde öğrenmeye ve değişime açık, meraklı, hırslı, ilerlemek isteyen bireyler ile bunu istemeyenler arasında açık bir ayrım var. Örneğin hayatımızın her alanına etki edecek yapay zeka konusunda okumayan, bir chat bot kullanmayan veya denemeyen, işi hakkında geleceği düşünmeyen bireylerin iş yerinde tutunması zorlaşacak. Dijitalleşme bireyi genelde ekran başında daha verimsiz aktivitelere doğru itti. Pek çok insan gününün ciddi bir kısmını sosyal medya, oyun, vs gibi kendilerini geliştirmelerine izin vermeyen aktivitelerle geçiriyor. Üzülerek görüyorum ki okuma alışkanlığı azalıyor. Halbuki kişisel gelişim olarak dünya tarihinde hiç bu kadar avantajlı bir dönem olmamıştır. Masanızdan kalkmadan Harvard’da bir derse katılabilir, merak ettiğiniz konuda dünyada yazılmış ne kadar bilimsel araştırma veya kitap varsa erişebilir, bu konuda yapılan söyleşileri dinleyebilir, hatta bu konuya ilgi duyan diğer insanlarla tartışabilirsiniz. Fırsat eşitliği anlamında muazzam bir gelişme var. Bu nedenle günümüz dünyasında kendine yatırım yapmamanın bir özrü yok. Sanayi devrimi ile emeğin üretim sahasındaki önemi değişmişti. Şimdi sanal zeka ile bilgi işçisinin iş yerindeki önemi ve yeri değişiyor. Pek çok sıradan süreç bilgisayar tarafından yapılır hale gelecek. Bu minvalde kendine yatırım yapmayan ve yenilikleri herkesten daha iyi kullanmayan çalışanlar işlerini koruyamayacaklar. 10. Yönetim Kurulundan ne fayda görüyorsunuz? Siz Yönetim Kurulu Başkanı olsanız ne değişiklik yapardınız? Yönetim Kurulu performansı nasıl ölçülmeli? Türkiye’nin pek çok önemli şirketinde yönetim kuruluğu üyeliği yaptım. Halen de pek çoğu devam ediyor. Yönetim Kurulu bir şirketin en önemli organlarından biri. Şirketin Vizyon ve Misyon’unun belirleyen, stratejiyi belirleyip buna uygun hareket edilip edilmediğini takip eden, üst yönetimi seçen ve değerlendiren ve en son olarak da şirketin tüm paydaşlarına karşı sorumlu olan bir organ. Batı iş kültüründeki yeri ile ülkemizdeki uygulaması farklı. Batı’da büyük şirketlerin pek çoğu halka açık olduğundan ve hakim hissedar olmadığından, yönetim kurulu’nun önemi çok büyük. Ülkemizde pek çok şirket halka kapalı olduğundan ve açık olanlarda da hakim ortak olduğundan, yönetim kurullarının fiili yetkileri kısıtlı. Daha çok hakim ortağa danışmanlık verme yönünde. Bu amaçla da pek çok şirkette şirketin hakim ortağına yakın belli alanda uzmanlık kazanmış kişileri yönetim kurulunda görürsünüz. Bu kişilerin ana görevi şirketin ortaklarının dikkat etmesini gerektiğini düşündüğü konularda uyarmak olarak algılanıyor. Bu nedenle de ülkemizde yönetim kurulu toplantıları genelde kısa sürer. Yönetim kurullarında tartışmalar kısıtlı olur. Finansal ve bazı operasyonel verilerin gözden geçirilmesi kapsamından çıkmaz. Yönetim kurulu üyeleri de şirket ve sektör hakkında yeterince bilgi sahibi olmak için de yeterince çaba sarf etmez. Ben iyi kurgulanmış bir yönetim kurulunun şirket için çok faydalı olacağına inanıyorum: 1) Şirketin hissedarları ve üst yönetimi arasında bir denge unsuru olabilir 2) Hissedarların şirket yöneticileri dışında belli konularda fikir alması için kaynak olabilir 3) Şirketin doğru hedefleri belirlemesinde ve ölçülmesinde katkıda bulunabilir 4) Dışarıdan bir göz olarak gerekli uyarılarda bulunabilir Tüm bunları gerçekleştirmek için hissedarların doğru yönetim kurulu üyelerini bulmak için çaba harcamaları, yönetim kurullarını yetkilendirmeleri, yönetim kurulu üyelerinin şirketi ve sektörü çok daha iyi anlamaları için teşvik etmeleri ve yönetim kurullarında tartışılacak konuların doğru seçilmesi için yeterince zaman ayrılması gerekiyor. 11. Diğer yandan birçok yönetim kurulunda görev yapıyorsunuz, finans konusunda uzman kimliğiniz bu kurullardaki görevinize nasıl katkı yapıyor? Siz de bu kurullardan öğreniyor musunuz? İşimiz yatırım yapmak ama şirketlere yatırım yaptığımız andan itibaren finans dışındaki pek çok alanda katkıda bulunmamız gerekiyor. Her yatırım yaptığımız şirkete hangi alanlarda değer katabiliriz diye bir plan yapıyoruz. Bu plan genelde dijitalleşme, örgüt yapısında yapılacak yenilikler, insan kaynağının güçlendirilmesi, operasyonel mükemmeliyet için gerekli adımların atılması, pazarlama, yeni ürünlerin belirlenmesi gibi pek çok finans dışı alanı içeriyor. Bizim görevimizde olan profesyonellerin bu alanların pek çoğunda bilgi sahibi olması ve katkıda bulunması gerekiyor. Aynı şekilde yönetim kurullarında da şirketin geleceğini belirleyen pek çok konuda fikir sahibi olmanız için sürekli okumanız ve kendinizi geliştirmeniz gerekiyor. Ben her şirkette pek çok yeni şey öğreniyorum. İşimizin en keyifli parçası sanırım bu. Küresel finans piyasasını yakından takip ettiğimiz ve pek çok finansal karar verici ile iletişim halinde olduğumuz için, finansal konularda yönetim kurullarında ister istemez daha çok söz hakkımız oluyor. 12. Sizce başarılı ve başarısız şirket nedir? Bu şirketlerin sizce en göze çarpan özellikleri nelerdir? Gözde …. A.Ş.’yi bu açıdan değerlendirir misiniz? Başarılı şirket : 1) Sektöründe lider olmuş veya bu yönde bir stratejisi olup bunu uygulayan 2) Vizyonu, stratejisi, varoluş nedeni, değer önermesi, pozisyonlanması, örgütlenme yapısı basit ve anlaşılır olan 3) Doğru insan kaynağını bulmasını ve tutmasını bilen 4) Zamanında işine yatırım yapan 5) Paydaşlarına saygı duyan ve değer katan 6) Geleceğini düşünen ve bu amaçla adım atan Gözde sektöründe 10 yılı aşkın bir süredir lider konumda. Türkiye’nin halka açık en büyük özel sermaye girişimidir. Kamunun ulaşma şansı olmayan pek çok şirkete ulaşması için aracı olmuş ve aldığı şirketlerin hepsine değer katmaya çalışan bir yapı. Stratejisi belli. Değer önermesi belli. Örgütlenmesi basit. Paydaşlarına kurulduğu günden beri değer katmaya çalışan bir şirket. Hiçbir sermaye artışı yapmadan, dolar olarak net aktif değerini 2017 den beri üç katına çıkarmış bir şirket. 13. Yapay zekânın önemini artık anlatmaya bile gerek yok. Kurumsal dünyadaki kullanımı bir yana, doğru bilgiye olan erişimi kolaylaştırması sayesinde hepimiz için itici bir güç konumuna geldiği aşikâr. Sizce finans piyasalarında YZ daha çok verimliliği arttırmaya mı yarar yoksa yaratıcılığı, yeni ürün geliştirmeye mi destek olur? YZ hem verimliliği artırmada hem de yaratıcılığı ve yeni ürün geliştirmeyi desteklemede büyük rol oynayabilir. Verimlilik artışı, genellikle YZ’nin büyük miktarda veriyi analiz etme ve işlemleri otomatikleştirme yeteneğinden kaynaklanır. Bu avantajlar, insan hatasını azaltma, hızlı ve doğru karar alma süreçleri geliştirme ve işlem maliyetlerini düşürme gibi sonuçlar doğurur. YZ, aynı zamanda finansal inovasyonun ve yeni ürünlerin geliştirilmesinin de önünü açar. Bu, veri analitiği, müşteri davranışlarının derinlemesine analizi ve kişiselleştirilmiş hizmetlerin sunulmasıyla mümkün olur. Şimdilik daha çok kullanımının verimliliği arttırmak tarafında olduğunu görüyorum. Yeni ürün tarafı da hızla gelişiyor. 14. Şirketinizde Yapay Zeka ne ölçüde, hangi işlerde kullanılıyor? İş yapış şekli ve verimliliğinde ne gibi farklar var? Bu iş nereye varacak? Şirket olarak yaklaşık 1 yılı aşkın bir süredir Microsoft co-pilot programının parçasıyız. Dünyada beta programına dahil olan ilk şirketlerden biriyiz. Bunun yanı sıra, Franklin Templeton’ın YZ kullanımı sadece operasyonel verimlilikle sınırlı kalmamakta, aynı zamanda risk yönetimi, yatırım analizi ve özel indeksleme gibi alanlarda da yenilikçi çözümler geliştirmeyi içermektedir. Şirketin Goals Optimization Engine (GOE) ve Canvas platformları, müşterilere daha kişiselleştirilmiş yatırım stratejileri sunmak için YZ’yi kullanmaktayız. Sonuç olarak, Franklin Templeton olarak yapay zekâyı hem iş süreçlerini iyileştirmek hem de müşteri deneyimlerini daha yenilikçi hale getirmek için stratejik olarak kullanmaktayız. 15. İyi bir lider ve iyi bir çalışan olma konusunda hemen hayata geçirilebilecek üçer tavsiye vermek isteseniz bunlar neler olurdu? İyi bir lider olmak için 1. Stratejinizi doğru belirleyin. Bunu paydaşlarınızla sürekli paylaşın. 2. Empati yeteneğinizi ve iletişim kurma becerinizi geliştirin 3. İyi savaş iyi ordu ile olur. Ekibinize yatırım yapın. İyi bir çalışan olmak için 1. Merakınızı hiç yitirmeyin. Okuyun, araştırın, öğrenin, sorgulayın 2. Bir gün işinizden olmamak için her zaman en iyisini yapmaya çalışın 3. Şirketin genel stratejisi ile hizalanın ve katkıda bulunmaya çalışın 16. Türkiye birden yüksek enflasyona tabi oldu. Şimdi bu önlenmeye çalışılıyor. Siz ne bekliyorsunuz? Piyasa görünümü nasıl değişecek? Dünya piyasaları ile bu görünümün ilgisi nedir? Daha önce Türkiye’de yaşanan yüksek enflasyonist ortamlarda (örneğin 90’larda) bu geçiş nasıl olmuştu, bu konuda yorumunuz var mı? Siz ne tavsiye ediyorsunuz? Franklin Templeton’da yönetim kurulunda olduğunuzu şirketlerde neler yapıyorsunuz? OVP yavaş da olsa etkilerini gösteriyor. Ülkemiz yüksek enflasyondan kurtulmak zorunda olduğundan, kısa vadede planın getireceği azalan ekonomik aktivite, finansman eksikliği, işsizlik, şirket iflasları gibi olumsuzluklara göğüs germek zorunda. Dünya da Türkiye ile birlikte şu an yavaşlamaya başladı. Enflasyon ile mücadele açısından bu bir şanstır. İhracatımız ve cari açık yönetimi açısından zorluk oluşturuyor. OVP etkilerini tam anlamıyla gösterdikten sonra bu tip krizleri tekrar yaşamamak için acilen bazı yapısal reformları gerçekleştirmemiz gerekiyor. Örneğin 90’larda bizle birlikte benzer cari açık krizleri yaşayan Asya ülkeleri şu an bizden ayrıştı uzun sürelerdir bu krizleri yaşamıyorlar. İhracatın hem arttırılması hem de niteliğinin iyileştirilmesi gerekiyor. Hem teknoloji hem de eğitim alanlarında ciddi reformlara ihtiyacımız var. Bunların maddi olarak yapılabilmesi için ucuz finansmanın bulunması lazım o da ancak tasarruf oranının hem kamu hem de özel sektör tarafında artmasından geçiyor. Bu köklü bir mantalite değişikliği gerektiriyor ve bunu uzun bir süredir başaramadık. Ülkemizin ulusal bir rekabet stratejisinin oluşturulması ve bu alanlarda yatırımların teşvik edilmesi gerekiyor. Geleneksel ihracat sektörlerimizde maalesef katma değer düşük veya ara malı bağımlılığı çok yüksek. Biz yönetim kurulu üyesi olduğumuz şirketlerde : 1. Ekonomik aktivite yavaşladığından, masraflarımızı daha iyi kontrol etmeye çalışıyoruz 2. Çok uzun vadeli yatırımları öteliyoruz 3. Yatırımların geri dönüş süreleri uzun ise yapmıyoruz 4. Gereksiz finansman ihtiyacı yaratmamaya çalışıyoruz 17. Türkiye ve Dünya finans piyasalarında temel benzerlikler ve farklılıklar nelerdir? Maalesef Türk finans piyasaları finansal derinlik ve çeşitlilik açısından gelişmiş piyasaların gerisinde. Bunun bazı ana sebepleri var : 1. Tasarruf düşüklüğü nedeniyle, finansal yatırıma ayrılan kaynaklar sınırlı 2. Finansal okur yazarlık düşük. Bu nedenle finansal piyasa enstrümanları talebi sınırlı 3. Kurumsal yatırımcı tabanı hızla büyüdü son yıllarda ama halen küçük 4. Regülasyon bazı alanlarda geride veya fazla korumacı 5. Bankalar halen finansal aracılık konusunda rakipsiz.