“Mustafa Kemal’in askerleri”nin demokrasi dışına çıkmaya hazır olması çok muhtemel! Onları “müstakbel darbeciler” olarak nitelemek de gayet doğal
Atilla Yayla, Kara Harp Okulu mezuniyet töreninde yaşanan olayları değerlendirdi. Yayla, genç teğmenlerin gerçekleştirdiği alternatif yemin törenini darbecilikle ilişkilendirdi. Yazar, Türkiye’deki darbelerin arkasında Kemalist düşüncenin olduğunu ve bu olayın da benzer bir çizgiye sahip olduğunu ifade etti. Atilla Yayla, bu tür eylemlerin demokrasi dışına çıkmaya eğilimli olduğunu dile getirdi. Yayla, Türkiye gazetesindeki yazısında şunları kaydetti: “Geçtiğimiz hafta ilginç bir vaka yaşandı. Millî Savunma Üniversitesi Kara Harp Okulu mezuniyet ve yemin töreninde bir grup mezun -yeni teğmen- kendi başlarına hareket ederek resmî programın dışında bir gösteri yaptı. Kılıç çekti ve ayrı bir yemin etti. Yemin metni şöyleydi: “And içerim ki, laik, demokratik Türkiye Cumhuriyeti’nin bağımsızlığına, ülkenin bölünmez bütünlüğüne, yüce Türk Ulusunun namus ve şerefine, aziz vatanın bir karış toprağına uzanacak eller karşısında bizi bulacak. Kılıçlarımız daima keskin ve hazır olacaktır. Bizler Türk İstikbalinin evlatlarıyız. Şerefimizle doğduk, şerefimizle yaşayacağız ve şerefimizle öleceğiz. Ne mutlu Türk’üm diyene.” Yeminciler, daha sonra, “Mustafa Kemal’in askerleriyiz” diye bağırdı. Bu ayrı yemin, resmî törenin sınırları dışında. Her şeyin emir komuta zinciri altında yapıldığı ve resmî programa uygun olması gereken bir askerî törende yeni mezun teğmenlerin böyle bir şeye cesaret ve tevessül etmesi muhtemelen amirlerinden bazılarının istek ve desteğiyle olmuştur. Bu husus mutlaka soruşturulmalı… Yemin metni rutin. Bu yeminde söylenen bazı şeylerle, örneğin demokrasiyi korumakla Mustafa Kemal’in askeri olmak arasındaki ilişki ise çok tartışmalı. M. Kemal demokrasiyle uzaktan yakında ilgisi olmayan bir siyasi lider. Egemenlik döneminde de demokrasi ilerlemedi, aksine, geriledi. Var olan demokratik unsurlar ve sivil toplum da büyük ölçüde tasfiye edildi. Dolayısıyla, Mustafa Kemal’e atıfla demokrasi savunuculuğu yapmak tam bir kavramsal çelişki. Benim de aralarında bulunduğum bir grup insan bu gösteriye katılanları “müstakbel darbeciler” olarak adlandırdı. Bazıları bu adlandırmaya karşı çıktı ve yapılanın normal olduğunu öne sürdü. İtirazlar arasında bu genç askerlerin ‘darbeciler’ olarak etiketlenmesinin hem Mustafa Kemal’e hem de yeni teğmenlere haksızlık yapma anlamına geldiği öne sürüldü. Tanınmış bir akademisyen de bir sosyal medya mesajında bu nitelemeyi yapanların artık “darbe travmasından” kurtulması gerektiğini öne sürdü. Ne yazık ki Türkiye bir darbeler ülkesi. Son zamanlarda, özellikle Erdoğan’ın çabalarıyla, bürokratik vesayet epeyce geriletildiyse de, bu, vesayetçi zihniyetin tamamen ortadan kalktığı ve darbe tehlikesinin ebediyen tarihte kaldığı anlamına gelmiyor. Sürekli darbelerin insanlarda bir travma oluşturduğu da söylenebilir. Meselâ, merkez sağ liderler, mütemadiyen darbe yapılma ve sonunda asılma korkusu akıllarında olarak yaşadı ve siyaset yaptı. Bu korkunun hâlâ canlı olduğundan şüphe etmek için bir sebep göremiyorum. Türkiye’de şimdiye kadar yapılmış tüm askerî müdahalelerin ve darbelerin ardında Kemalistlerin olduğu kesin. Darbeler hep Mustafa Kemal adına atıfla yapıldı ve meşrulaştırıldı. Darbecilere hazır destek verenler de Kemalist halk kitleleri oldu. O kadar ki, FETÖ bile bu hazır darbe taraftarlığından yararlanmak için 15 Temmuz darbesine Kemalist renk vermeye çalıştı. Darbeciler TRT’de okuttukları bildiride kendilerini ‘Yurtta Sulh Konseyi’ olarak, M. Kemal’i hatırlatan bir isimle sundu. Kısmen de başarılı oldu. 15 Temmuz darbe teşebbüsüne Kemalistlerin yoğun yaşadığı yerlerde destek geldi. Az sayıda istisnaları bulunabilecek olmakla beraber, “Mustafa Kemal’in askerleri” olduğunu öne süren kimselerin demokrasi dışına çıkmaya hazır olması çok muhtemel. Onları “müstakbel darbeciler” olarak nitelemek de gayet doğal.”