Namaz ve siyaset! – Yeni Akit

0

 İşte Uysal’ın kaleme aldığı o yazı;                  Böyle bir başlığın yadırganması muhtemeldir. Namaz ile siyasetin ne ilgisi var? Namazlı siyasetçi iyi de, namazsız siyasetçi kötü mü? Siyasetle ibadeti bir arada zikretmek, İslama da, siyasete de zarar vermez mi? gibi  sorular akla gelebilir.                   Böyle bir yazı ve başlık, Bediüzzaman Said Nursi’nin meşhur Namaz Beyannamesini tahlil etme fikri ile akla geldi. Nursi, İstiklal harbimizdeki kahramanlıkları, faydaları, sebebiyle tebrik ve taltif edilmek için başta Mustafa Kemal paşa olmak üzere, ısrarla TBMM ye davet edilir. Nihayet bu davete icabet ederek,19 Kasım 1922’de Ankara’ya gelir.Kendisi için bir hoşgeldin(hoşamedi)töreni düzenlenir, çok ilgi görür, takdir edilir. Fakat bir müddet sonra mebusların, Garblılık fikrine kapılıp, Batı hayranı olduklarını, namaz kılmadıklarını veya namazı terkettiklerini üzülerek müşahede eder.                    Bunun üzerine on maddelik bir beyanname kaleme alarak, bütün meclise ve Gazi paşaya ulaşmasını sağlar. Mecliste okunur ve halen meclis kayıtlarında mevcuttur. Beyanname esas itibariyle namazın önemi, vacibiyeti ve namaza davet üzerinedir. Keza şeairin önemi, Doğu(İslam) ve Batı medeniyetlerinin özelliklerini bildirir. Bu metin namaz ve siyasetin buluştuğu ilginç bir metindir! Meclis üyelerini, yani aktüel siyasetçileri,  muhatap alır ve neredeyse bildiğimiz siyasete hiç temas etmez.                    Mesela, “Ben dindar bir Cumhuriyetçiyim” dediği halde, bir Cumhuriyet çağrısı yapmaz. ”Ekmeksiz yaşarım hürriyetsiz yaşayamam” mottosu olduğu halde, hürriyet çağrısı da yapmaz. “Asya’nın bahtının miftahı meşveret ve şuradır” dediği halde, meşverete de değinmez. Kuranın dört esasından biri olarak, adalet çağrısı da yapmaz! Demokrasi ve demokratlıktan da sözetmez. İslamın en temel ibadeti, dinin direği namaza tahşidat yapar. Siyasetçiye en önemli tavsiyesi namazdır! Halbuki Osmanlı yıkılmış, yeni bir devlet kurulmaktadır, herşey yeniden başlayacaktır.Tüm geleceğimizi etkileyecek çok önemli kararlar alınmaktadır.                     Beyanname’de Mebuslara, tüm Müslümanlar adına yürüttükleri mücadeleden başarılı çıktıklarını, başarılarının devam edebilmesi için dinin icablarına sarılmalarının zorunlu olduğunu, dinin icablarının en esaslı tezahürünün namaz kılmak olduğunu belirttiği  beyannamede, onları namaz kılmaya davet etmektedir.Yeni dönemin kuruluşunda İslam şeriatını esas almalarını, Doğu-Batı karşıtlığının din ve kalp-felsefe ve akıl karşıtlığı olduğunu, Doğunun ilerlemek için din ve kalbe sarılması gerektiğini söylemekte ve Batı taklitçiliğinden vazgeçilmesi çağrısı yapmaktadır.                        Beyannamede Bediğzzaman, saltanatın görevlerinin meclis tarafından üstlenildiğini, halifenin görevlerinin de meclis tarafından üstlenilmesi gerektiğini yazmaktadır. Bir anlamda meclisin dini fonksiyonlarla teçhiz edilmesi gerektiğini belirterek, hızla derinleşen devletin dinden arındırılması sürecine bir alternatif öneriyor gibi görünmektedir. Meclisin hilafete ilişkin yükümlülükten kaçınmasının, meclis dışında ayrı bir otoritenin ortaya çıkmasına yol açacağını eklemektedir.                         “Ey mücahidin-i İslam! Ey ehl-i hall ü akt!……..Şu inkılab-ı azimin temel taşları sağlam gerek” Diye başlayan bildiriye pek çok mebus müspet cevap verir ve namaza başlarlar, daha büyük bir salon mescid olarak tahsis edilir. Ancak Mustafa Kemal bu durumdan çok rahatsız olur ve ciddi bir tartışma yaşarlar. Nursi ahirzaman hadisleri işaretiyle siyasi mücadelelenin anlamsızlığını anlar ve Ankara’yı terkeder. CHP nin altı oklu etno-seküler ideolojisi devletin resmi ideolojisi olur! Devlet, siyaset ve sosyoloji tamamen dinden, imandan arındırılmaya çalışılır! Üstad, 1950 DP iktidarına kadar siyasetten tamamen uzak durur. ”İslam kahramanı Menderes ve dindar ve dine hürmetkar DP”yi, hadislerde işaret edilen azamüşşer CHP ye karşı muhafazaya mecburuz der!                           Bugünlerde siyasetin illede namazsız olması çok önemseniyor! Mesela, adam namazsız ama demokrat, adam çok yalan söylüyor ama demokrat, yaklaşımı çok moda! Halbuk Bediüzzaman, imanın hassası sıdktır, doğruluktur, küfrün esası ise kizbdir, yalancılıktır diyor. Hukukullahı çiğneyen, çok yalancı(kezzap)bir siyaset neyin demokratı olur, demokratlığı da yalan değil midir? Sözüm ona demokrat olsa ne olur? Çok fazla zorlamadan bu kadar savrulma nasıl olur? Cehlini ol mertebesi sehl olmaz. Kesbsiz taa o kadar cehl olmaz!

Leave A Reply

Your email address will not be published.

File not found.