O gelişme Mehmet Metiner’i resmen çıldırttı! “Vız gelir tırıs gider” diyerek tüm Türkiye’ye duyurdu
Mehmet Metiner, Şapka Devrimi’ne neden karşı olduğunu açıkladı. Yeni Şafak gazetesi yazarı Metiner, bu devrimi anti-demokratik ve insan haklarına aykırı bulduğunu belirtti. Devlet eliyle kıyafet dayatmalarının her türüne karşı olduğunu ifade eden Metiner, demokratik olmayan uygulamaların son bulması gerektiğini vurguladı. Mehmet Metiner, özgürlük ve haklar konusunda ilkeli duruşundan ödün vermediğini söylediği yazısında şunları kaydetti: “İsterseniz evvela aşağıda sunduğum ilgili kanun maddesini okuyunuz. Bilmeden konuşanlardan, Atatürk tişörtü giyip yürüyenlerden olmazsınız. Aynen aktarıyorum… ŞAPKA İKTİSASI HAKKINDA KANUN Kanun Numarası : 671 Kabul Tarihi : 25/11/1925 Yayımlandığı Resmî Gazete : Tarih: 28/11/1925 Sayı: 230 Yayımlandığı Düstur : Tertip: 3 Cilt: 7 Sayfa: 108 Madde 1 – Türkiye Büyük Millet Meclisi azaları ile idarei umumiye ve hususiye ve mahalliyeye ve bilümum müessesata mensup memurin ve müstahdemin Türk milletinin iktisa etmiş olduğu şapkayı giymek mecburiyetindedir. Türkiye halkının da umumi serpuşu şapka olup buna münafi bir itiyadın devamını hükümet meneder. Madde 2 – İşbu kanun tarihi neşrinden itibaren meriyülicradır. Madde 3 – İşbu kanun Büyük Millet Meclisi ve İcra Vekilleri Heyeti taraflarından icra olunur. Dikkat buyurunuz: Sadece kamuda/devlet dairelerinde görevli olanlar için getirilmiyor bu kanun; herkes için getiriliyor. “Türkiye halkının da umumi serpuşu şapka olup” denilerek. Devlet zoruyla bir millete şapka giydiriliyor. İşin özü bu. Oradaki bir ibare daha var ki dikkatinizi çekerim: “Türkiye halkı.” “Türk halkı” değil “Türkiye halkı.” Şimdi bunu ben söylesem “Türkiye halkı yok, Türk halkı var!” diyeceklerin sayısı da az değil. Hatta hızını alamayıp cahilce bizi bölücü ilan edecek olanların sayısı da mebzul miktarda biliyorum. Neyse bu bahsi diğerdir. Şimdi geliyorum sorunun cevabına. Niçin mi karşıyım şapka devrimine? Hiç lafı eğip bükmeden diyeyim. Sonuna kadar karşıyım. Çünkü: Baştan sona anti-demokratiktir de onun için. İnsan hak ve özgürlüklerine aykırıdır da onun için. Devlet eliyle metazori yöntemlerle vatandaşlara şu veya bu giysiyi giydiren her anlayış anti-demokratiktir, anti-özgürlükçüdür, insan haklarına aykırıdır. Hangi dönemde yapılmış olursa olsun, kim tarafından yapılmış olursa olsun, ne adına yapılmış olursa olsun bu büyük bir haksızlık ve zulümdür. İster İran’da olduğu gibi din adına yapılsın ister Türkiye’de laikçilik adına yapılsın benim için fark etmez. Bu bir ilkesel duruştur. Zamana, anlayışa ve şahsa bakarak farklı düşünenler bana göre ilkesi olmayan, demokrasi ve özgürlükler bahsinde de dibine kadar ilkesiz olan insanlardır. Kimse Türkiye’de Atatürk’ün veya laikçiliğin arkasına sığınarak bize bu ilkesel duruşumuzdan dolayı çemkirmesin. Kimse biz İran’da uygulanan zorunlu kılık kıyafet kanunu dolayısıyla da dincilik üzerinden laf etmesin. Ne onlar gibi Atatürkçü ve laikçiyim ne de berikiler gibi dinciyim. İşte bu kadar net. Varsın kim böyle dediğim için ne düşünüyorsa düşünsün, vız gelir tırıs gider. Bu ülkede Atatürk’ün ve Atatürkçülüğün bir ideolojik sopa olarak kullanılmasından da gayrı o birileri vazgeçsin. Birileri diledikleri kadar Atatürkçü olabilirler. Ama bilsinler ki bu ülkede herkesin Atatürkçü olmak gibi bir mecburiyeti yoktur. Atatürkçü olmadıkları için de hiç kimse ikinci sınıf vatandaş değildir. Bu ülkede birinci sınıf vatandaş veya imtiyazlı vatandaş olmanın şartı ne Atatürkçü olmaktır ne de Atatürk yaptığı için yapılan edilen her şeye körü körüne iman etmektir. Bu tarz Jakoben bir Atatürkçülük ve laikçilik anlayışı herkes bilsin ki anti-demokratiktir. Demokrasiden yana olduğunu söyleyenlerin bugün dahi kalkıp bunu savunmaları, dahası ve en fenası bunu ideolojik bir sopa olarak kullanmaya kalkışmaları çelişkinin ötesinde marazî bir davranış türüdür. Dün dünde kaldı diyelim. Eyvallah. Tarihte olup biteni tartışmanın da bugüne bir faydası olmaz diyorsanız hadi buna da eyvallah. Madem öyle bugün anlı-şanlı kutlamalar niye? Bugün şevkle kutluyorsanız demek ki bugün de öyle düşünüyorsunuz demektir. Yok öyle düşünmüyorsanız olmuş bitmiş bir hadiseyi bir hafta boyunca kutlamanın manası ne? Şimdi herkes dürüstçe cevap versin: Şapka iktisası hakkında kanun demokratik ve özgürlükçü bir kanun mudur? Başka suçlamalara girişmeden önce bu sorunun cevabı önemli. Evet diyorsanız duyalım dediğinizi. Hayır diyorsanız duyalım sesinizi. “Atatürk’ün yaptığı her şey doğrudur ve her dönem için de mutlaka uyulması gereken kanunlardandır” diyorsanız bilelim. Atatürkçülük anlayışınızın bu anlayış üzerine oturup oturmadığını bilelim de öyle konuşalım. Çünkü sonra kalkıp bize demokrasi, özgürlük, hak, hukuk, adalet ve bilim üzerinden bir de çemkiriyorsunuz ya, o vakit konuşalım sizinle esaslıca. Hem bütün bu kavramlar üzerinden aklı sıra bizi döveceksiniz hem de kalkıp bütün bu kavramları boşa çıkartan bir Jakoben Atatürkçülük satacaksınız bize! Dahası Atatürk ve Atatürkçülük üzerinden bizi dövmeye kalkışacaksınız! Yavuz hırsız gibisiniz vallahi! Bir de “lider kültü”, “kişi kültü” ve “tek adam rejimi” üzerinden demokratlık kasıp üste çıkmaya çalışacaksınız, Erdoğan’a olan sevgimizi köreltmek için. Biz Erdoğan’ı severiz ama Erdoğanperest değiliz ki! Biz Erdoğan’ın misyonunu ve duruşunu ziyadesiyle önemseriz ama aynı zamanda söyledikleri ve yaptıkları her şeye iman etmeyiz. Yanlış gördüğümüze yanlış der eleştiririz. Lafımı biliyorum anında çarpıtacaksınız. Ne dersem diyeyim yapacaksınız bunu biliyorum. Atatürk’le Erdoğan’ı kıyasladığımı söyleyeceksiniz. Zinhar bunu yapanlardan olmam. Bu dediklerimin de bununla zerre alakası yok. “AK Partili eski vekil Atatürk’e düşmanlığını kustu. Zaten Atatürkçü olmadığını biliyorduk.” diyeceksiniz. Bilesiniz ki sizin gibi Atatürkçü değilim, kendimi sizin gibi Atatürkçü olarak tanımlayanlardan da değilim ama Atatürk düşmanı da değilim. Atatürk yaptı diye şapka kanununa veya şapka devrimine arka çıkan ve her dönemde de arka çıkacak bir Atatürkçülük anlayışını da reddediyorum. Ne peşin peşin Atatürk’ün her dediğine ve yaptığına karşı çıkan bir Atatürk düşmanıyım ne de her dediğine ve yaptığına iman eden bir Atatürkperestim. Siz hangisi iseniz o sizin sorununuz. Öyle olmanız bir haktır. Ama herkesin sizin gibi olmasını istemeniz ve sizin gibi olmayanları da baskılamaya kalkışmanız en hafif tabiriyle faşizanca bir anlayış olur. O zaman da sakın ola ki karşımıza demokrasi, özgürlük, insan hakları, hak, hukuk ve adalet gibi kavramlarla gelmeyiniz derim. Kastamonu AK Parti milletvekili bir bayanın şapka devrimi kutlamalarına şen-şakrak katılmasıyla başlayan bu tartışma bir turnusol işlevine sahiptir. O vekilin hangi saikle o kutlamaya katıldığını bilmeye elbette hakkımız vardır. O Jakoben Atatürkçüler gibi şapka devriminin doğruluğuna inandığı için mi katıldığını veya sadece o kesimden bakınız ben de sizden biriyim, hatta sizden daha fazla Atatürkçüyüz demek için mi katıldığını sormaya da sorgulamaya da hakkımız var bizim. Benim yaptığım buydu. Bu cevabı yüreği yetiyorsa o vekilimizden bekliyorum. Maskeli siyasete gerek yok. Kendisine gösterdiğim tepki üzerine Kastamonu’dan ayarladığı o malum Atatürkçü kesim üzerinden şahsımı hedefe koyan çirkin tertiplerin içine girmesine de gerek yok. O kesimin benim için dediklerini kaale bile almam. Onlara “Vallahi billahi ben sizin bildiğiniz gibi biri değilim!” diyen eziklerden değilim. Çünkü ben onlardan biri değilim. Onların gözüne girmek için onlardan biriymişim gibi görünenlerden de hiç değilim. Onları meşruiyetimin onay mercii olarak da zinhar görmem. Benim muhatabım, partimin o bayan milletvekilidir. Çıkıp açıklama yapsın: O şapka iktisası kanununu doğru buluyor mu bulmuyor mu? Şapka devrimi adı altında şapka giymeyen milletimizin evlatlarına vaktinde yapılan zulümler konusunda ne düşünüyor? Açıklasın ki bilelim. Öyle kirli tertiplerin arkasına kimse sığınmasın. Herkesin ne dediği de demediği de, kimin bedenen değil zihnen kimin safında durduğu da belli olsun. Benim dediğim net: Ben devlet eliyle zorla vatandaşlara giyim-kuşam-serpuş dayatılmasına karşıyım. İster din adına olsun ister laikçilik adına. Kim yaparsa yapsın karşıyım. Dünü dünde bırakmak gerektiğini söyleyenlerin dünü bugüne aynı imanla ve coşkuyla taşımalarını da en basitinden çelişki olarak görüyorum. İçimizden birilerinin de onlara “sizdeniz, sizin gibi düşünüyoruz!” gibi davranmalarını da utançla karşılıyorum. Sahiden öyle iseler bilelim. Öyle düşünmedikleri halde böyle davranıyorlarsa bu da sadece AK Parti açısından değil siyaseten utanç vericidir. Çünkü ilkesizliğin dibidir. Ne yani Fransız askeri Maraş’ta kadınımızın çarşafına el uzattığında karşı çıkan Sütçü İmam’ın misyonuna sahip olduğunu iddia eden bizler içimizden birileri o çarşafı giymeyi yasaklayıp başka Fransız’ın giyim tarzını dayattığında alkış mı tutacağız?” {relation id:1881520 slug:’28-subatin-gercek-mimari-kim-sacmalik-dedim-ama-darbeyi-yapanlarin-istedigi-de-tam-buydu’}