O isim, “Benim için hiç şaşırtıcı olmadı” dedi! Nasrallah’ı onlar satmışa benziyor
Star yazarı Resul Tosun, Hizbullah lideri Hasan Nasrallah’ın öldürülmesini değerlendirdi. Tosun, Nasrallah’ın suikasta kurban gitmesinin Hizbullah için büyük bir darbe olduğunu belirtti. Hizbullah’ın Lübnan halkı ve İslam dünyası nezdinde önemli bir direniş gücü olduğunu ifade eden Tosun, Nasrallah’ın ölümünün bu direnişi zayıflatabileceğini söyledi. Yazısının sonunda, Nasrallah’ın ölümünün sadece Hizbullah’a değil, tüm Lübnan’a yönelik bir saldırı olduğunu vurgulayan Resul Tosun, şunları kaydetti: “(…) Doğrusu İsmail Heniyye’nin İran’ın en korunaklı bölgesinde şehit edilmesinden sonra Nasrallah’ın Lübnan’da suikasta kurban gitmesi şaşırtıcı olmadı benim için. Şaşırtıcı olan Hizbullah’ın nasıl böyle bir hata yapmış olduğudur. Çünkü Hizbullah bu konuda tecrübeli bir örgüt. Bu saldırılara rağmen Dahiye’de saklanıyor olması Hizbullah’ın çalışma yöntemiyle pek uyuşmuyor. İsrail on yıllardır Nasrallah’ın peşinde ancak her seferinde İsrail’i başarısız kılan bir strateji uyguladı Hizbullah. Sadece Nasrallah’ı değil mensuplarını koruma konusunda da Hizbullah’ın başarılı olduğunu söyleyebilirim. Ancak bu kez, Nasrallah’ı dostu görünenler satmışa benziyor! 2006 yılında da İsrail hem Güney Lübnan’a karadan saldırmış hem de Hizbullah’ın karargahının bulunduğu Dâhiye semtine havadan böyle bir saldırı düzenlemişti. 2006 yılının 12 Temmuz’unda başlayıp 14 Ağustos’una kadar 33 gün süren İsrail-Hizbullah savaşında, Lübnan hükümetinin tespitine göre 1.191 Lübnanlı hayatını kaybetti. 4.409 kişi yaralandı. İsrail tarafında ise 124 ölü ve 1244 yaralı vardı. İsrail bu saldırıları Lübnan’a değil Hizbullah’a yaptığına vurgu yaparak arkasına aldığı emperyal güçleri susturuyordu! Bugün de aynı taktiği uyguladığı görülüyor. İsrail Hizbullah’a saldırdığını söylüyor ve Hizbullah semtlerini bombalıyor. Emperyal dünya da kendisini İsrail Lübnan’a değil Hizbullah’a saldırıyor diyerek avutuyor. Oysa Hizbullah her açıdan Lübnan devletinin bir parçasıdır. Hatta İsrail karşısındaki direnişi sebebiyle Hizbullah Lübnan halkının tam desteğini alan bir kuvvettir. Bu yönüyle Lübnan’daki cemaatler Hizbullah’ın görüşlerini tasvip etmese de onu Lübnan’ın savunma gücü olarak görmektedir! Nitekim Hizbullah 2006 yılında İsrail’i kara savaşlarında mağlup etmiş bir örgüt olarak sadece Lübnan halkının değil İslam dünyasının da takdiri kazanmıştı. Gerçi daha sonra Suriye’de binlerce masumun kanına girerek o takdir ve tebriki tenkide ve nefrete çevirmiş bir Hizbullah var ama! Tüm bunlara rağmen, duyguları ve ihtilafları bir kenara bırakarak bugün itibariyle Hizbullah’a yapılan saldırının aslında doğrudan Lübnan’a ve dolaylı olarak İslam dünyasına yapılmış bir saldırı, gözdağı ve tehdit olarak görülmez ve değerlendirilmez ona göre tedbir alınmazsa, meşhur kıssadaki ‘Ezidi’ye sahip çıkacaktık’ pişmanlığıyla karşı karşıya kalacağımız bir ortamda olduğumuzu hatırlatmak isterim. Her ne kadar Hizbullah Suriye’de mezhep odaklı kanlı radikal eylemler gerçekleştirmiş olsa da Lübnan ekseninde farklı kesimlerle bir arada yaşama bilincini hayata geçiren bir strateji izlediğini de inkâr edemeyiz. 2006 savaşı bittikten sonra Lübnan’a gittim ve savaşın cereyan ettiği Güney Lübnan’ı ve İsrail’in bombaladığı Dâhiye’yi gezdim. Hizbullah’ın merkezi olan Dâhiye’de birkaç bina değil mahalle olduğu gibi yerle bir edilmişti. Dâhiye semtinden 500 bin civarında insan bölgeyi boşaltmıştı. O zaman sormuştum, ‘Nereye gitti bu insanlar?’ diye. İlginçtir Marunîlerin bölgesine geçtikleri ve Marunî okullarında kiliselerinde misafir edildiklerini söylemişlerdi. Hizbullah’ın etkin olduğu Güney Lübnan’da gezerken sokaklarda çok sayıda ‘Müslüman Hristiyan bir arada yaşama bilinci’ afişleri vardı. İlginçtir tamamı Hizbullah yanlısı Şiilerin oturduğu Dâhiye belediye başkanı bir Maruniydi! O yıllarda belediye başkanını seçilen 30 kişilik belediye meclisi üyeleri belirliyordu. Meclis üyeleri aralarındaki tek Maruni’yi başkan seçmişlerdi! Hizbullah’ın böyle taktikleri de var! Dün Dâhiye’de yaşayan bir dostumu aradım, ‘Dâhiye’den ayrıldık!’ dedi. Peki ‘tv ekranlarına yansıyan kaçış görüntülerindeki insanlar nereye kaçıyor?’ diye sordum, ‘Maruni, Sünni ve Dürzi bölgelerine!’ cevabını verdi. ‘Nasrallah’ın öldürüldüğü doğru mu?’ diye sordum, ‘Kimse bilmiyor!’ dedi. Birkaç saat sonra öldüğü doğrulandı. Evet, Nasrallah’ı dostu görünenler satmışa benziyor! Ne var ki, Heniyye’nin öldürülmesi direnişi bitirmediği gibi Nasrallah’ın öldürülmesi de Hizbullah’ı bitirmez. İsrail’in işgal politikası devam ettikçe direniş eksik olmayacaktır! 2006’da yaşananlar tekrar ediyor. İsrail havadan Hizbullah bölgelerine saldırıyor. Karadan saldırır mı orasını önümüzdeki günlerde göreceğiz. Ancak İsrail’in 2006’da tattığı yenilginin muhtemel olduğunu söyleyen askeri uzmanlar var! Hülasa İsrail genişleme politikasını adım adım uygulamaya koyarken İslam dünyasının özellikle bölge ülkelerinin bu yaşananları İsrail-Hizbullah çatışması olarak görmemesi gerektiğinin altını tekrar kalın çizgilerle çizmemiz gerekir. Gazze’ye Lübnan’a destek verilmezse yarın diğer bölge ülkelerinin hedefte olduğunu görmek ve İsrail’i durdurmak gerekir. İsrail bir devlet gibi değil terör örgütü gibi hareket ediyor. Hem savaş hukukuna riayet etmeyen hem soykırım yürüten insanlıktan nasibini almamış bir örgüt gibi çılgınca hareket ediyor. Başkan Erdoğan’ın BM kürsüsünden seslendiği gibi İsrail’in durdurulması gerekir. Bunu BM yapmıyorsa vakit geçmeden bölge ülkeleri çaresine bakmak zorundadır!”