Risale-i Nur’un misyonu “Demokrat misyon” mudur?
İşte Uysal’ın kaleme aldığı o yazı; Risale-i Nur’da ne lafız ne de mana olarak “demokrat misyon” diye bir misyondan söz edilemez.”Demokrat misyon vardır ve muhtevası da şudur” denilemez, zaten denilmiyor. Esasen Risale-i Nur’da demokrat, demokratik ve demokrasi kelimeleri hiç yer almaz.Demokrat kelimesi sadece Demokrat Partinin ismi anılırken geçer. Halbuki böyle bir misyon icat edilerek, bu hayali ve temelsiz kavrama hayali ve temelsiz anlamlar yüklenmiş, bir çürük ipe hülyalar dizilmiştir. Bazıları, şimdilerde hiç sevmedikleri, Tansu Çiller, Süleyman Soylu ve Mehmet Ağar’ın da demokrat misyonla görevli bulunduğunu iddia etmişledir! Her nasılsa, esas özelliği CHP karşıtlığı olması gereken bu misyonun, şimdilerde CHP tarafından üstlenildiği noktasına kadar gelinmiştir! Risale-i Nur’a göre, tabiatın gerçek bir varlığı yoktur, yani vücudu haricisi yoktur, farazi bir varlıktır. Yaradılmışların toplamına tabiat denilmektedir. Halbuki tabiat hiçbir şeyin faili değildir, kendisi bir sanatkar değil, sanat eseridir! Allah’a ait bazı vasıflar yanlış olarak tabiata atfedilmektedir. Aynen öyle de, Risale-i Nur’da demokrat misyon iddiası da, aslı olmayan farazi bir yaklaşımdır! Dikkat edilirse bu demokrat misyon hülyası, ille de ladini ve sekülerdir, masonik, liberal bir özelliktedir.(Misyonun lideri, namazsız, bıyıksız, eşi ve kızı tesettürsüz olmalıdır!) Zira din adına siyaset yapılmamalıdır. Eğer dindar bir adam, lider, siyaset yaparsa, onunkisi zorunlu olarak din adına siyasettir. Bu ise ladini ve seküler demokrat misyonla bağdaşmaz. Böylelikle, ülkemizde kahir ekseriyeti teşkil eden dindarlar, Müslümanlar, meşru siyasetin dışında tutulur, tutulmak istenir. Bu ise herseyden önce demokratik değildir ve Said Nursi’nin temel kabullerine taban tabana zıt bir sapmadır. Halbuki Bediüzzaman defalarca, “dindar ve dine hürmetkar demokratlar”,” İslam kahramanı ve hakiki dindar Menderes” diyerek Demokratları din hususunda övmekte ve cesaretlendirmektedir! Görüldüğü gibi, din adına siyaset yapılmaz diye diye, din (cemaat) adına seküler bir siyaset yapılmaktadır. Zira dini bir akım (cemaat) bunu yapmaktadır. Ancak bu dinden soyutlanmış, arınmış, bir siyasettir. Said Nursi’nin kavram haritasında böyle bir şey yoktur. Olmayan bir demokrat misyonun misyonerliğini yapmak da Müslümana yakışmaz! Eğer dikkat edilirse üstat DP’yi iki türlü vasfeder ve tanımlar. Önce “her şey zıddıyla bilinir” ilkesi gereğince, DP’yi CHP’nin karşıtı, zıddı, onu iktidardan eden ve iktidardan uzak tutan yönü, azamüşşer CHP’yi iktidardan uzak tutan ehvenüşşer Demokrat Parti diye tanımlar. Diğeri ise, “dindar ve dine hürmetkar” demokratlar “İslam kahramanı, hakiki dindar Menderes” tanımıdır. Asla seküler, laisist, ehli dünya bir DP tanımlaması yoktur. Nursi, desteklediği Demokrat Parti’yi idealize etmez, ehvenüşşer dediği DP’den çok şey de beklemez! Bekledikleri Ezanın ve Ayasofya’nın ihyası, Risale-i Nur’un devletçe neşri gibi dini taleplerdir. Elbette bu yasaklar CHP’nin koyduğu yasaklardır! Diyelim ki risale’de demokrat misyon diye bir şey var ve ben görmemişim veya örtülü manayı anlamamışım! Öyle olsa bile, demokrat misyon asla CHP tarafından temsil edilemez! Zira DP tam da CHP karşıtlığının partisidir! CHP ise DP’ye varoluşsal olarak karşıdır! Ki bu karşıtlık, kanlı darbelere ve Başbakan-bakanların, idamına kadar varmıştır! Yani Kemalizm ile demokratlık asla bağdaşmaz! Risale-i Nur ve Bediüzzaman’ın misyonunu “demokrat misyon” diye isimlendirmek esasen, onlara yapılan bir bühtandır! Üstad, hakaik-i imaniyeyi neşr ve tebliğ ile vazifeli bir müceddiddir. İman ve İslam davasının davacısı müttaki bir allamedir. Demokrasi ise kökü antik Yunan’a dayanan, İkinci dünya savaşının sonunda aktüel olan, Batı kaynaklı ve Batı tarafından oldukça istismar edilen bir kavramdır! İslam ise 14 asırlık hatta, Adem Nebi’den gelen yüksek, sarsılmaz bir İlahi hakikattir. Tevhid, Nübüvvet, Haşir, Adalet ve ibadet, ihlas, sadakat, güzel ahlak varken, “demokrat misyon” da nedir? Demokrat misyonun gerçek mahiyetini ve tatbikatını, demokratik Avrupa ve ABD’nin Gazze ve Filistin soykırımına açık desteği ile görmedik mi? Nursi, DP’yi açıkça ve gerekçelerini sayarak desteklemekle birlikte, demokrat ve demokrasi ile ilgili hiçbir analiz yapmaz, hatta hiç söz etmez bile. Partinin adı pekala hürriyet, (ahrâr), adalet, millet, partisi de olabilirdi. Nitekim sonradan gelen partiler demokrat adı taşımamışlardır. Ferruh Bozbeyli’nin sonradan kurduğu Demokratik Parti’ye ise, itibar edilmemiş, bölücü denilmiştir. Demokrat misyoncular, Ak Parti ve Tayyip Erdoğan için,”Milli Görüşü terk ettiler, kitle partisine dönüşüp, bizim dediğimiz yere geldiler” deyip övünürler! Öyleyse aynı çizgide buluştunuz! Hayır, çünkü biz artık o çizgiyi terkedip CHP’ye ram olduk.Üstelik tefe koyduğumuz, siyasal İslamcı, Milli Görüşçü, SP ile de (altılı masada) yanyanayız! Hangisi akla,vicdana ve kulağa daha hoş geliyor? Dindar ve dine hürmetkar Halkçılar (CHP)! İslam kahramanı, hakiki dindar Kılıçdaroğlu! Veya, Dindar ve dine hürmetkar Ak Parti! İslam kahramanı, hakiki dindar Erdoğan! Büyük İslam hukukçusu, Şafi mezhebinin kurucusu İmam Şafi de, ilginç bir siyasi kıstastan söz eder; “Fitne zamanı düşman oklarını takip ediniz, o sizi hak ehline götürür!” ABD, Avrupa, PKK, FETÖ, DHKPC vs vs oklarını kime atıyor? Merhum Ali Ulvi Kurucu’nun amcası merhum Hacıveyiszade Mustafa Efendi, CHP için; “Oğlum, bu parti, inkar üzerine temeli atılmış bir teşekküldür. Ehlullahtan, Allah dostlarından, durmadan beddua almıştır. Allahı sevenler bu partiyi sevmez…Allah’a sövenler ise daima bu partiyi korumuşlardır. Yavrularım, bu parti, kalaysız bir bakır kaba benzer, içine iyi bir şey de girse zehirler…İçine düşüp de zehirlenmemek olmaz…” der. Merhum Necip Fazıl Kısakürek te CHP’yi şöyle tanımlar; “CHP bir parti değil.Türk’e dinini, dilini, ve özünü kaybettirmeye memur bir katliam müessesesidir!” Yıllardır yayın politikalarını Kemalist CHP karşıtlığı ve İslam’ı ve Risale-i Nur’u ağır bir şekilde suistimal eden, Fetöcülüğe karşı olarak belirleyen bir gazete, artık bir CHP taraftarı ve Fetöcülük hamisi pozisyondadır! Herşey zıddına inkılap etmiş, Nursi’nin tabiriyle “salabetli Alevilik Rafiziliğe dönüşmüştür. Laubali Emevilik ise Ehl- Sünnette karar kılmıştır! Tam bir savrulma, sapma! Yıllardır din adına siyaset yapılmaz diyerek milli görüşe demediğini bırakmayan bir anlayış, CHP kanatları altında reaksiyoner ve olumsuz siyaset çukuruna düşmüşlerdir! Bel bağladıkları “demokrat amca” Kılıçdaroğlu, partisinden rencide edilerek kovulmuş, “helalleşme” bir parmak balını kimse ağızlara çalmaz olmuştur. Zaten kıytırık, esassız bir seçim yalanını artık şekli olarak sürdüren de yoktur. Milli görüş ve malum gazete, adeta, camii avlusuna terkedilen, kundaktaki bebek gibi ortada kalmıştır! CHP ile birlikte, tarihin kaybeden tarafında iyice yok olmayı beklemektedirler!