Rusya ve Kuzey Kore gerilimi stratejik ortaklığa yöneliyor! Putin ve Kim’den ilgili ilk stratejik ortaklık adımı
Rusya’nın Ukrayna’ya karşı savaş açmasının üzerinden yaklaşık iki buçuk yıl geçerken oluşan uluslararası atmosfer, Rusya ile Batı arasındaki gerilimin daha da tırmanacağına ve tarafların artık geri dönüşü olmayan bir noktaya ulaşarak, Avrasya ile sınırlı kalmayıp ABD’ye kadar uzanacak ve Afrika ile Latin Amerika’yı da içine çekecek bir alanda açık bir çatışmaya dönüşeceğinin sinyalini veriyor. Müttefikler Soğuk Savaş dönemi siperlerine geri dönerken Rusya’nın mevcut dünya düzeninin yerini alacak yeni bir dünya düzeninin sınırlarını çizmeyi umduğu bir kamp ile Rus yetkililerin liberal değerlerini düzenli olarak eleştirdiği ve ‘Anglo-Sakson’ eksenindeki ‘derin devletlerin’ dünyaya hegemonyalarını dayatmaya ve Soğuk Savaş’ın sona ermesinden bu yana dengesizleşen dünya düzenini dengeleyecek yeni güç merkezlerinin ortaya çıkmasını engellemeye çalıştığı kolektif Batı’nın başını çektiği bir başka kamp arasında keskin kutuplaşmalar yaşanıyor. Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in Kuzey Kore ziyareti ve taraflarından birine saldırı halinde karşılıklı yardımlaşmayı öngören bir madde de içeren Kapsamlı Stratejik Ortaklık Anlaşması’nın imzalanması, dünyanın nükleer silahların kullanıldığı küresel bir savaşa sürüklenebileceği korkularını körükledi. ABD ve İskandinav ülkeleri arasında imzalanan savunma anlaşmaları, Ukrayna savaşının ve NATO’nun İsveç ve Finlandiya’yı bünyesine katarak genişlemesinin dolaylı bir sonucu olarak çatışmaların Kuzey Kutbu ve Baltık Denizi’ne yayılması riskini arttırdı. Tüm bu gelişmeler, Batı ve Rusya’nın nükleer silah taşıyabilen deniz araçlarının yer aldığı askeri tatbikatlarla güç gösterilerinin yapıldığı ve küresel nükleer silah stoklarının arttığına dair raporların yayınlandığı bir döneme denk geldi. Putin, ülkesinin Ukrayna’da büyük bir stratejik yenilgiye uğratmak isteyen ‘kolektif Batı’ ile savaştığını ve bu savaşın Rusya’nın bin yılı aşan bekasına karşı bir tehdit oluşturduğunu iddia ediyor. Rus lider, son iki ay içinde birkaç kez ülkesinin yenilgisini önlemek için nükleer caydırıcılığa başvurabileceği tehdidinde bulundu. Batı’nın Ukrayna’ya gelişmiş silahlar sağlayarak ülkesinin kırmızı çizgilerini aşmasına karşılık olarak Putin, Batı’ya düşman üçüncü taraflara gelişmiş silahlar sağlamayı da ihmal etmedi. Şarku’l Avsat’a göre: Putin, Kuzey Kore ziyaretinin ardından Ukrayna’yı desteklemekten, Rusya’nın kalbinin Batı’nın silahlarıyla hedef alınmasına izin vermekten, ülkesini askeri olarak yenilgiye uğratma ve ekonomisini çökertme fikrinden, Ukrayna’daki savaş için gerekli silahları üretmeye devam etmesini engellemek için yaptırımlar uygulamaya devam etmekten vazgeçmemesi halinde Batı ile gerilimi tırmandırmaya ve kapsamını genişletmeye hazır olduğunu gösterdi. Rusya Devlet Başkanı’nın ABD’yi ve ABD’nin müttefikleri Japonya ve Güney Kore’yi rahatsız eden yeni cepheler açabildiği açıkça görülüyor. Kuzey Kore’yi ziyaret eden Putin, Ukrayna’yı desteklemekten vazgeçmemesi halinde Batı ile gerilimi tırmandırmaya ve kapsamını genişletmeye hazır olduğunu gösterdi.
ÖNE ÇIKAN VİDEO ABD ve Batılı müttefiklerinin geçtiğimiz ayın başlarında Ukrayna’nın Rusya topraklarını Batının silahlarıyla vurmasına izin vermelerinin ardından gerilim endişe verici bir şekilde tırmandı. Bunun üzerine Putin, Ukrayna sınırındaki bölgelerde taktik nükleer silahların kullanımına hazır olunması çağrısında bulundu. Putin’in çağrısıyla Rusya Savunma Bakanlığı, ülkenin güneyinde askeri tatbikatlar başlattı, ardından da Belarus ile kuzeybatı cephesinde askeri tatbikatlar gerçekleştirdi. Putin son bir ay içinde nükleer silahların kullanım eşiğini belirleyen doktrini değiştirmekten de geri durmadı. Putin, ayrıca isimlerini anmadan küçük ve yoğun nüfusa sahip olduğunu söylediği Avrupa ülkelerini ikaz etti. Bu durum, örneğin hükümetin vatandaşlarından önlem almalarını ve ülkenin saldırıya uğraması ihtimaline karşı gıda, su, pil ve diğer gerekli malzemeleri stoklamalarını istediği Danimarka’da korkuların artmasına sebep oldu. Yeni müttefikler Putin adeta bir satranç oyuncusu gibi savurduğu tehditleri Doğu Asya’ya taşıyarak Kuzey Kore ile Soğuk Savaş döneminden kalma 1961 tarihli Kapsamlı Stratejik Ortaklık Anlaşması’nı yineledi. Batı’nın Ukrayna’nın gelişmiş silahlar kullanmasına yönelik kısıtlamaları hafifletmesine misilleme olarak Kim Jong-un’u silahlandırabileceğine dair göz dağı verdi. Sovyetler Birliği dönemi yetkililerinin müttefik oldukları ülkelere yaptıkları ziyaretleri andıran çok sıcak bir karşılamanın ardından Putin ve Kim, taraflarından birine saldırı halinde derhal ‘askeri ve diğer yardımları’ sağlama konusunda anlaşmaya vardılar. Putin ve Kim ayrıca, uluslararası yaptırımları ihlal edebilecek şekilde savunma kapasitelerini güçlendirmek ve ticaret ve yatırım alanlarındaki iş birliğinin kapsamını genişletmek için ortak adımlar atma konusunda da uzlaştılar. Anlaşma, taraflardan biri feshetmek isteyene kadar süresiz olarak yürürlükte kalacak. Rusya ve Kuzey Kore, 2001 yılında Kapsamlı Stratejik Ortaklık Anlaşması imzalamış ancak bu anlaşmada taraflarından birine saldırı halinde karşılıklı yardımlaşmayı öngören madde yer almamıştı.
Yeni anlaşmanın metni yayınlanmamış olsa da Putin ve nükleer güce sahip bir müttefikin desteğini ve daha da önemlisi ülkesine yeni yaptırımlar uygulanmasını engelleyebilecek Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin (BMGK) daimi bir üyesinin desteğini kazanan Kim’in açıklamaları, ABD, Japonya ve Güney Kore’de endişelere yol açtı. Rusya 2006 yılında Çin ile birlikte BMGK’da Pyongyang’ın füze ve nükleer programlarını geliştirmesini engellemek için yaptırım uygulanması kararını onaylamıştı. Fakat artık bunu yapması beklenmiyor. Putin’in ‘ABD emperyalizmine karşı mücadelede’ ortağına verdiği ödüller askeri boyutlarla sınırlı kalmadı. Anlaşma, ticaret ve yatırım alanlarının yanı sıra Kuzey Kore’nin istediği uzun vadeli güvenlik konularında da kapsamlı iş birliğinin önünü açıyor. Moskova’nın Pyongyang’a nükleer güçle çalışan bir denizaltı inşa etmek ve uzayda bir casus uydu konuşlandırmak için gereken teknolojiler konusunda ne kadar yardım edeceği henüz netleşmiş değil. Ancak Güney Kore, Kuzey Kore’nin ekonomisinin sadece 24,5 milyar dolar olduğu ve hala koronavirüs pandemisinin ve sıkılaşan Batı yaptırımlarının olumsuz etkileri altında eziliyor olması göz önüne alındığında Rusya’nın kuzey komşusuna yapacağı herhangi bir ekonomik yardımın fark yaratacağını söylüyor. Rusya ve Kuzey Kore arasında imzalanan Kapsamlı Stratejik Ortaklık Anlaşması süresiz olarak yürürlüğe girdi. Öte yandan Rusya ekonomisi Ukrayna’daki savaşın ihtiyaçlarını karşılamak için bir savaş ekonomisine dönüşürken Putin, kendi kendine yeterlilik sağlanana kadar Ukrayna’daki savaşı sürdürmek için daha fazla füze edinebilir. Bunun yanında Putin, ülkesinin Ukrayna’da yürüttüğü savaşta Kuzey Koreli askerlere ihtiyacı olmadığını iddia etse de Kuzey Koreli askerlerin savaşa katılım olasılığı göz ardı edilmiyor. Ayrıca Rusya, işgücü kıtlığının yaşandığı ve Orta Asya’dan gelen göçmen işgücüne yönelik baskıların arttığı bir dönemde Kuzey Koreli işgücünün hacmini arttırabilir. Bu aynı zamanda Kim’in ekonomik konumunu güçlendirip herhangi bir müzakerede elini daha da sağlamlaştıracaktır. Anlaşma, Rusya’nın yaptırımlar karşısında ABD ve ortaklarına meydan okuduğunu göstermenin bir yolu olsa da Sovyetler Birliği’nin 1950-1953 Kore Savaşı sırasında Kuzey Kore’nin yanında savaşmayı tam olarak taahhüt etmediği ve Kuzey Kore bugün bir savaşa girse bunun kaçınılmaz olarak ABD liderliğindeki bir koalisyonla topyekûn bir çatışma anlamına geleceği göz önüne alındığında Putin’in Kuzey Kore’yi fiilen savunma taahhüdünün kapsamı henüz netleşmiş değil. Moskova ve Pyongyang arasındaki yeni anlaşma, Washington’ı herhangi bir büyük provokasyon durumunda Kuzey Kore’ye askeri müdahale seçeneklerini yeniden hesaplamaya ve Rusya’nın olası tepkilerini dikkate almaya zorluyor. Kuzey Kore’ye yönelik büyük bir saldırının eski Başkan Donald Trump’ın masasındaki seçeneklerden biri olduğu biliniyor. Donald Trump bir ya da iki önemli tesisi vurarak Kim’e zayıflayan ordusunun ABD’nin askeri gücüyle boy ölçüşemeyeceğini hatırlatmıştı. Buna karşın Rusya ve Kuzey Kore arasında imzalanan anlaşma, Kim’i Washington’ın nükleer müzakerelere dönme çağrısını görmezden gelmeye itiyor. Okyanuslarda çatışma Rusya Donanması Küba yakınlarında ABD kıyılarında nükleer silah taşıma kapasitesine sahip gemilerle gerçekleştirdiği eşine az rastlanır askeri tatbikatlardan günler sonra Rusya’nın Kuzey Filosu, nükleer güçle çalışan denizaltılarıyla Barents Denizi’ndeki bir tatbikat çerçevesinde deniz hedeflerine kruz (seyir) füzeleri ateşlediğini duyurdu. Kuzey Filosu tarafından çarşamba günü yapılan açıklamada, nükleer güçle çalışan Severodvinsk ve Oryol denizaltılarının Kalibr ve Granit seyir füzelerini yaklaşık 170 kilometre mesafeden simüle eden bir düşman çıkarma gemisini bir hedefe ateşlediği belirtildi. Kuzey Buz Denizi’nde Norveç ve Rusya’nın kuzey kıyılarının açıklarında yer alan Barents Denizi Norveç ile Rusya karasuları arasında bölünmüş durumda. Rusya’nın Ukrayna’ya açtığı savaş, Finlandiya ve İsveç’in NATO’ya katılma kararı ve İskandinav ve Baltık ülkelerinin Ukrayna’yı askeri ve ekonomik olarak önemli ölçüde desteklemesinin ardından Baltık Denizi ve Arktik Okyanusu’nda Rusya ile Batı arasında çatışma olasılığı riskini arttırdı. İsveç, Finlandiya ve Danimarka, 2023 sonlarında Norveç’e katılarak ABD ile savunma anlaşmaları imzaladılar. İsveç Savunma Bakanı Paul Johnson ve ABD Savunma Bakanı Lloyd Austin, 5 Aralık 2023’te ABD Savunma Bakanlığı’nda (Pentagon) İsveç ve ABD arasında yeni bir savunma iş birliği anlaşması imzaladılar. Anlaşma, ABD ordusuna İsveç’in çeşitli bölgelerindeki askeri eğitim alanları ve deniz, hava ve kara üsleri dahil olmak üzere 17 askeri tesise erişim izni veriyor. Anlaşma ayrıca ABD ordusunun İsveç topraklarında savunma için teçhizat depolamasına izin verilmesini de öngörüyor. İsveç parlamentosu, uzun tartışmaların ardından salı günü anlaşmayı ezici bir çoğunlukla onayladı. Rusya, NATO’nun İskandinavya bölgesiyle bağlarını güçlendirmesine ve Baltık Denizi bölgesinde daha fazla NATO gücü konuşlandırmasına karşılık olarak daha önce Moskova Askeri Bölgesi’ne kattığı Kuzeybatı Askeri Bölgesi’ni yeniden yapılandırdı. “Rusya, Nükleer Denemelerin Kapsamlı Yasaklanması Antlaşması’ndan (CTBT) geri çekildi ve Stratejik Silahların Azaltılması Anlaşması’nı (START-3) askıya aldı. Batı ülkelerinin Ukrayna’ya yönelik sınırsız desteğinin durdurulmasında nükleer caydırıcılığın önemine giderek daha fazla inanan ve nükleer savaş tehdidi korkusuyla bu ülkelerin halklarını hükümetlerine karşı kışkırtmaya çalışan Rusya, nükleer silahları kullanma tehditlerini sıklaştırdı. Rusya’nın nükleer tehditlerine Belarus’ta nükleer silahların konuşlandırılması eşlik etti. Rusya, Nükleer Denemelerin Kapsamlı Yasaklanması Antlaşması’ndan (CTBT) geri çekildi ve Stratejik Silahların Azaltılması Anlaşması’nı (START-3) askıya aldı. Rusya’nın bu kartı kullanmaya devam etmesi ve nükleer doktrinini değiştirerek bu silahların kullanımına dair kısıtlamaları hafifletmek ve yorumlamalarındaki belirsizlikleri ortadan kaldırmakla tehdit etmesi de ihtimal dahilinde. Ancak bunun öncesinde Rusya stratejik saldırı silahlarının sayısını arttırabilir, ulusal bir füze savunması oluşturabilir, Avrupa Kıtası’nda orta ve kısa menzilli füzeleri ilk konuşlandıran ülke olmama taahhüdünü yeniden gözden geçirebilir ve Kaliningrad’daki nükleer silahların ve bunların taktik taşıyıcılarının sayısını arttırabilir. Öyle ki bir nükleer güç gösterisi olarak test dahi yapabilir. Stockholm Uluslararası Barış Araştırmaları Enstitüsü (SIPRI), 17 Haziran’da devletlerin nükleer caydırıcılığa olan bağımlılıklarını derinleştirmeleriyle birlikte geliştirilmekte olan nükleer silahların sayısı ve türlerinin arttığı uyarısında bulundu. SIPRI tarafından hazırlanan raporda dünya genelinde nükleer cephaneliklerin güçlendirildiği vurgulandı. Rapor, nükleer güç olan dokuz devletin (ABD, Rusya, İngiltere, Fransa, Çin, Hindistan, Pakistan, Kuzey Kore ve İsrail) nükleer cephaneliklerini modernize etmeye devam ettiğini ve bu ülkelerin birçoğunun 2023 yılında yeni nükleer silahlar, nükleer silahlı sistemler ya da nükleer kapasiteli sistemler konuşlandırdığını ortaya koydu. Rapora göre dünyadaki 12 bin 121 nükleer savaş başlığından 9 bin 585’i kullanılanıma hazır ve bu nükleer başlıkların tahmini 3 bin 904’ü füzelere ve uçaklara konuşlandırılmış durumda. Yaklaşık 2 bin 100 konuşlandırılmış savaş başlığının balistik füzeler için yüksek operasyonel alarmda tutulduğu ve bu nükleer savaş başlıklarının neredeyse tamamının Rusya ve ABD’ye ait olduğu belirtilen raporda 2023 yılının ocak ayından bu yana ek 60 savaş başlığı daha konuşlandırıldığına işaret edildi.
Rusya ve ABD, tüm nükleer silahların yaklaşık yüzde 90’ına sahipler. Rusya’nın Ocak 2023’e kıyasla operasyonel güçlerle yaklaşık 36 savaş başlığı daha konuşlandırdığı tahmin edilse de kullanılabilir nükleer savaş başlığı stokları 2023 yılına kıyasla sabit kalmış görünüyor. Buna karşın, her iki ülkenin nükleer güçlerine ilişkin şeffaflık düzeyleri, Ukrayna’daki savaşın başlamasının ve açık izlemenin askıya alınmasının ardından 2023 yılında geriledi. Rusya, Batı’nın çok çeşitli silahlarda teknolojik olarak üstün olması nedeniyle nükleer silahlar aracılığıyla Batı üzerinde siyasi ve psikolojik baskı uyguluyor. Putin, 2018 yılında dünyaya uzun menzilli Burevestnik kanatlı füze ve Poseidon insansız nükleer denizaltı gibi Yeni Stratejik Silahların Azaltılması Antlaşması (START) kapsamına girmeyen silahların geliştirildiğini açıkladı. Rusya, Batı’yı baskı altına almak ve 2021 yılı sonlarında ABD ve NATO’ya sunduğu, NATO güçlerinin konuşlandığı bölgelerin 1997 sınırlarına geri çekilmesini ve ABD’nin nükleer silahlarını diğer ülkelerden çekmesini öngören taslak anlaşmanın yürürlüğe girmesi için Ukrayna’daki savaşı sürdürmede kararlı olmasından dolayı nükleer bir çatışmaya sürüklenme korkusu artıyor. Buna karşın Batı ülkelerinin, en azından Ukrayna’nın çökmesi halinde Rusya’nın olası herhangi bir saldırısına karşı koymak üzere askeri yeteneklerini modernize etmek için önümüzdeki dönemde de Ukrayna’yı desteklemeye devam edeceği anlaşılıyor. Batı, öncelikli hedef olarak da Rusya Devlet Başkanı Putin’in stratejik bir yenilgiye uğramasını istiyor. Her iki taraf da taleplerini dile getirdikçe, dünya kontrolsüz bir nükleer güç gösterisi korkusuyla nefesini tutmaya devam edecek. Muhtemelen nükleer insansız hava araçları (İHA), hipersonik füzeler ve lazerlerin geliştirilmesi gibi daha önce benzerine rastlanmayan bir silahlanma yarışı başlayacak. Denizlerin ve okyanusların yanı sıra uzayın da Batı ile Rusya arasında yoğun bir gerilim arenası haline gelmesi de ihtimaller arasında yer alıyor.