Savaşın kıyısından dönmüş olabiliriz | Türkiye Gazetesi
“Savaşları bitireceğim, 3. Dünya Savaşı’nın çıkmasını önleyeceğim” diyen Donald Trump, ABD’nin 47. Başkanı seçildi. Şimdi gözler Rusya-Ukrayna savaşı ve İsrail’in Lübnan-Suriye hattına taşıdığı işgal sürecinin nereye evrileceğinde. ABD’de henüz oylar kullanılırken İsrail kasabı Netanyahu’nun, Savunma Bakanı Gallant’ı görevden alması dikkat çekiciydi. Katiller ordusunun neye hazırlandığını, Netanyahu’nun böyle bir günde işgal ordusunun başındaki ismi neden değiştirme ihtiyacı duyduğunu bekleyip göreceğiz. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın TBMM açılışında işaret ettiği “Lübnan’dan sonraki hedef biziz” uyarısı, ardından savunma sanayiimizin acil desteklenmesi için getirileceği duyurulan vergiler, ciddi bir tehdit altında olduğumuzun ve hazırlıklarımızı buna göre yaptığımızın işaretlerini vermekteydi. *** Cumhur İttifakı ortağı Sayın Devlet Bahçeli’nin, Kürt kökenli vatandaşlarımızla kucaklaşmak için yaptığı Öcalan çıkışının da, Suriye sınırımızda İsrail için hazırlanan ‘teröristan’ projesine yönelik atacağımız adımlarla ilişkili olduğuna defaatle dikkat çekmiştik. Türkiye, bu tehdidi İsrail’in Suriye işgaline girişmesinden önce bertaraf etme konusunda kararlıydı ve gerek Irak’ın kuzeyi, gerekse Suriye sınırımızda kalan PKK/YPG alanlarını da ABD’ye rağmen temizlemek için harekete geçeceği beklenmekteydi. İç cepheyi tahkim etmek işte bu sebeple önemliydi. *** Yakın dönem için öngörülen tehdit ve buna karşı ‘savaşı göze alan’ hazırlıklar, ABD’de Donald Trump’ın Başkan seçilmesiyle şimdilik savuşturulmuş olabilir mi? ABD’de yapılan seçimin, Türkiye olarak bizim açımızdan getireceği en önemli sonuç bu olacak. Washington ile ilişkilerde, belki de en kötü dönemi, geçtiğimiz son dört yılda Joe Biden’la geçirdik. Türkiye-ABD ilişkileri öyle dibe vurdu ki, Biden’ın koltukta oturduğu dört yıl boyunca ne Cumhurbaşkanı Erdoğan Beyaz Saray’da ağırlandı ne de Biden’ı Ankara’da ağırladı. Geçtiğimiz mayıs ayında Beyaz Saray’da görüşme olacağı konuşulmuştu ama o da ‘programlar uyuşmadı’ gibi komik bir bahaneyle olmadı. Zaten göreve gelmeden önce katıldığı bir programda -Türkiye’de hükûmete karşı artık darbeye kalkışmayacaklarını, onun yerine ‘dostlarımız’ dediği muhaliflerle iktidarı devireceklerini- söyleyerek Erdoğan nefretini açık eden bir başkanla bundan daha fazlası olmazdı. Peki, Trump’ın seçilmesi neyi değiştirir? Öncelikle bu isim ilk defa o koltuğa oturmuyor. Trump, 2017 ve 2019 yıllarında Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı Beyaz Saray’da iki defa ağırlamıştı. Yani ilişkilerimiz Biden dönemi kadar kopuk değildi. Ayrıca, Suriye’nin sınırımız boyunca PKK/YPG’ye yönelik Fırat Kalkanı, Zeytin Dalı, Barış Pınarı harekâtlarını Trump döneminde yapmıştık. Biden döneminde de elbette terör hedeflerini yüzlerce kez vurduk ancak alan kapatma ve terörü bütünüyle süpürme biçiminde bir harekât olmadı. Hatta sınırımızdaki terörü himaye eden ABD ile zaman zaman savaş tehdidine varan restleşmeler ve insansız hava araçlarımızın vurulması gibi derin krizler yaşadık. Biden gitti Trump geri geldi diye ortalık güllük gülistanlık olmayacak elbet… Nitekim 45. Başkanlığı döneminde Trump yönetimi de terör örgütüne silah yardımı yaptı. Erdoğan’la yakın ilişkisine rağmen Türkiye’ye ağır yaptırımlar uygulayarak, bugün hâlen mücadele ettiğimiz ekonomik sıkıntıların derinleşmesine sebep oldu. Rahip Brunson, S-400, Halkbank krizleri yine onun döneminde yaşandı. Sonrasında göreve gelen Biden ise kötüleşen ilişkilerin tuzu-biberi oldu. Yine de Trump, hiç değilse ilişkileri onarma bağlamında müzakere edilebilen bir başkandı. Şimdi 47. Başkan olarak yeniden koltuğa oturdu. “Savaşları bitireceğim” vaadi, yakın tehdit olarak üzerimize gelen bir bölgesel savaş yahut 3. Dünya Savaşı riskini en azından dört yıllığına savuşturur mu? Göreceğiz… Hiç değilse daha kötü günlere hazırlık yapmak için bölge ülkelerine zaman kazandırsa bu da kâr görülebilir. Başkalarının ‘kendi ülkelerine hizmet etmesi için’ seçtiği Başkan’dan bize büyük iyilikler yapmasını bekleyecek hâlimiz yok. Ülkemize musallat olmasınlar yeter.