Selçuklu geleneği UNESCO yolunda
İklim Demir | [email protected] Suudi Arabistan’ın başkenti Riyad’da 10-25 Eylül tarihleri arasında gerçekleştirilecek UNESCO Dünya Miras Komitesi Toplantısı’na Türkiye, Gordion Antik Kenti ve beş farklı ahşap direkli caminin adaylıkları ile katılım gösterecek. Kalıcı listeye girmesi için aday gösterilecek camiler; Afyon Ulu Cami, Ankara Arslanhane Camii, Sivrihisar Ulu Cami, Kastamonu Mahmut Bey Camii ve Beyşehir Eşrefoğlu Camii olacak. Camilerin UNESCO adaylığı için Kültür Bakanlığı’na bağlı Dünya Miras Alanları Şubesi uzun süredir hummalı bir çalışma sürdürüyor. Beş farklı bölgede, farklı tarihlerde inşa edilmiş bu camilerin geleneksel Selçuklu ahşap direkli cami inşasının en iyi örnekleri olduğu aktarılırken, her cami için artı ve eksi yönlerinin araştırıldığı SWOT analizini de içeren detaylı bir yönetim planı hazırlanmış durumda.
Kastamonu Mahmut Bey CamiiDetaylı hazırlıkDünya Miras Listesi’ne aday olabilmek için izlenmesi gereken uzun bir yol var. Sadece eserin ya da bölgenin coğrafi, sanatsal, kültürel önemi yeterli olmuyor. Bu nedenle alanın korunma planı, mevcut durumu, çevresinde yer alan tarihi ve doğal alanların belirlenmesi, yerel halkın konu ile ilgili bilinçli ve istekli olması, herhangi bir afet durumuna karşı alınan önlemlere kadar oldukça detaylı bir yönetim planı hazırlığı mevcut. Kültür Bakanlığı’nın yayımladığı ahşap direkli camiler ile ilgili yönetim planlarına baktığımızda yerel halk ile yapılan anketlerden tutun bölgedeki insanların eğitim durumları ve mesleklerine kadar tüm bilgilerin bu plan dâhilinde belirlendiğini görüyoruz. Sivrihisar Camii Yönetim Planı’nda yerel halk ile yapılan görüşmelerde halkın yüzde 85’i arkeolojik alanlar, dini-tarihi ve geleneksel yapılar, el sanatları vb. akla gelebilecek pek çok nosyonu kültürel miras olarak gördüğünü belirtiyor. Aktarılan bilgilere göre bu oran Beyşehir’de yüzde 50. Kastamonu Mahmut Bey Camii için yapılan çalışmaya göre ise bölge halkının yalnızca yüzde 15.9’u arkeolojik alanları kültürel miras olarak değerlendiriyor. Bu oranın dini yapılar, geleneksel/tarihi evler için 29.5’e çıkması göze çarpan detaylar arasında yer alıyor. Ankara Arslanhane Camii ile ilgili 2022 yılında hazırlanan detaylı planda ise bölge halkının yerel yönetimin eksiklikleri ve devletin yeterince bütçe ayırmaması nedeniyle cami ve çevresinin korunamadığı ve yeterince tanıtılamadığından şikâyetçi oldukları aktarılıyor. Benzer şekilde Sivrihisar Ulu Cami’nin korunması ve bakımı ile ilgili eksiklikler, dillendirilen sorunlardan biri. Buna karşılık ilgili bölgelerde çalışan ve ikamet eden vatandaşlar, camilerin korunması ve tanıtılmasında gönüllü olarak çalışmak istiyor.
Eşrefoğlu Camii’nin ahşap sütun başlıklarındaki kalemişleri.Türklerin armağanı Ahşap direkli cami inşa etme geleneği, Anadolu’ya Türkler tarafından getirilmiştir. Mimar Aptullah Kuran, bu geleneğin kökenlerini Orta Asya’ya dayandırır ve Türkmenlerin çadır kurma geleneği ile yakından ilintili olduğunu ifade eder. Anadolu’da ahşap malzemenin kullanımı, kendine has üsluplar geliştirerek ilerleme göstermiş bir sanat dalı olarak karşımıza çıkıyor. Türk mimarisinde taşıyıcı eleman olarak kullanılmakla birlikte, mimariye bağlı gelişim gösteren el sanatlarında da detaylı ve dönemsel bir stil kritiğinin konusudur. Ahşap sanatı pek çok farklı teknik ve üslup ile özellikle kapı kanatları ve minberlerde (camilerde hutbe okunan merdivenli, yüksekçe yer) de kendisini gösteriyor. Anadolu’daki ahşap eser sayısı ise sanılanın aksine azdır. Bunun sebebi malzemenin dayanıksızlığı değil, insan tahribatıdır. Anadolu’daki en eski tarihli ahşap direkli caminin Sahip Ata Camii olduğu düşünülüyor. Sahip Ata Camii’nin Dünya Miras Listesi’ne aday gösterilmemesi ise çok fazla tadilat geçirerek özgünlüğünü kaybetmesi nedeniyle olmalı. Ahşap direkli camiler, özellikle Selçuklu etkisinin baskın olduğu Orta ve İç Batı Anadolu Bölgesi’nde sıklıkla görülüyor. Bu tip camilerde taşıyıcı unsur olarak ahşap sütun görülürken sütun başlıklarında mukarnaslı ahşap veya devşirme malzeme kullanılabiliyor. Ahşap sütun ve sütün başlıklarında çoğunlukla kalemişi bezemeleri dikkat çekiyor. Özellikle Beyşehir Eşrefoğlu Camii, kalemişi bezemeleri ile eşsiz bir görünüme sahiptir. Arslanhane Camii’nin sütun başlıkları ise Roma Devri eserlerinden devşirilerek kullanılmış Dor ve Korint tipi başlıklardır.Minber ve mihraplarSöz konusu camiler sadece taşıyıcı ahşap unsurları ve süslemeleriyle değil, aynı zamanda bünyesinde barındırdığı mihrap (camilerde kıble yönünde, duvarda bulunan oyuk veya girintili yer), minber, kapı kanatları gibi unsurlarıyla birlikte ele alınıyor. Afyon Ulu Cami, Sivrihisar Ulu Cami, Beyşehir Eşrefoğlu Camii ve Arslanhane Camii’nin minberleri Konya Alaeddin Camii’nin minberini belirli özellikleri ile takip eden bir üslup ile yapılmıştır. Anadolu’daki ilk ahşap ve ilk kündekâri tekniği ile yapılmış minber de Konya Alaeddin Camii’nde görülür. Eşrefoğlu Camii’nin minberi de hakiki kündekâri ile inşa edilmiş, süslemelerinde ise kafes, yuvarlak satıhlı oyma ve kakma teknikleri kullanılmıştır. Bu, Eşrefoğlu Camii’nin her unsuruyla biricik olduğunu gösteriyor. Eşrefoğlu Camii ve Arslanhane Camii’nin mozaik çini mihrapları da Selçuklu mihraplarının en güzel grubunu oluşturuyor.Sanatçının imzasıOrta Çağ Selçuklusu’nda ahşap sanatı, ustaları ile atölyeler oluşturacak kadar gelişmiştir. Özellikle Ankara’nın ahşap sanatı için bir merkez olabileceği ifade ediliyor. Listeye aday eserler arasındaki Kastamonu Mahmut Bey Camii’nin ahşap kapı kanatlarının birisinin üzerinde “Amel-i Abdullah bin Mahmud” yazısı dikkat çekiyor. Sanat tarihçilerin “usta kitabesi” olarak değerlendirdikleri bu yazı aslında bir çeşit sanatçı imzası. Usta Abdullah bin Mahmud (Mahmud oğlu Abdullah) kapıdaki bu küçük notuyla hem kendisini tanıtıyor hem de kullandığı “amel” ibaresiyle ustalık mertebesine ulaşmış bir sanatçı olduğunu belirtiyor. Orta Çağ’ın anonim sanatçı anlayışına karşılık, eserde usta isminin yer alması sanat tarihi açısından önemli bir olay. Bugün Mahmut Bey Camii’nin bu eşsiz kapısı koruma amacıyla Kastamonu Etnografya Müzesi Liva Paşa Konağı’na taşınmıştır. Yerine ise yerel bir ahşap ustasına yaptırılan kapı yerleştirilmiştir. Fakat Abdullah bin Mahmud sadece Mahmut Bey Camii ile ilişkilendirilen bir sanatçı değil, Arslanhane Camii’nin karşısında yer alan Ahi Şerafeddin Türbesi’nin meşhur sandukasının da ustası. Bu sanduka bugün Ankara Etnografya Müzesi’nde sergileniyorDiplomasinin etkisi büyükKatılımcı ülkeler bu süreç içerisinde, Dünya Miras Listesi’ne girebilmek adına çeşitli lobi faaliyetlerinde bulunuyorlar. Kültür Bakanlığı bu süreci Dışişleri Bakanlığı ile eşgüdüm içinde yürütürken, oylamaya katılacak ülkelerin diplomatik duruşları da kararlarda etkili olabiliyor. 2021 yılında listeye giren Arslantepe Höyüğü için Türkiye dışında, uzun yıllardır bölgenin kazı çalışmalarını yürüten İtalya’nın da çaba gösterdiği biliniyor. Listeye girmek ülkelere prestij sağlarken, getirdiği katı kurallar ile bölgedeki turizm faaliyetlerinin de kontrollü bir şekilde gerçekleştirilmesinde önemli rol oynuyor.
Eşrefoğlu Camii’nin mihrap ve minberi.Kündekâri nedir?12.yüzyılda İslam dünyasında ortaya çıkmış bir ahşap süsleme ve kuruluş tekniğidir. Bu teknikte sekizgen, beşgen, yıldız gibi geometrik şekillerde kesilmiş küçük ahşap parçalarının, çivi ve tutkal olmaksızın yalnızca birbirlerine geçirilmeleriyle düz yüzeyler elde edilir.