Türkiye-Suriye ilişkileri ve kirli tezgâhlar! Rolünü oynayan aparatlar kayıt altında
İsmail Kapan, Kayseri’de yaşanan olayların arkasındaki kirli tezgahları anlattı. Provokatörlerin mahalleler arasında kamyonlarla taşındığını ve olayların kayıt altında olduğunu belirten Kapan, İçişleri Bakanı’nın, olaylara karışan yaklaşık 500 kişinin gözaltına alındığını açıkladığını aktardı. Kapan, Türkiye-Suriye ilişkilerinde her olumlu adımda benzer provokasyonların yaşandığını ifade ettiği Türkiye gazetesindeki yazısında şunları kaydetti: “Kayseri’de yaşanan çirkin hadise, düpedüz bir tezgâhtır. Ve bu tezgâh baştan sona ayan beyandır… Mahalleler arası kamyonetle adam taşıyan provokatörler dâhil, rolünü oynayan aparatlar kayıt altında! Ulusal güvenliğimize yönelen tehdit ve tehlikelerin hangi mecralarda ve nasıl seyrettiğinin anlaşılması için, Kayseri’deki hadisenin her yönüyle irdelenmesi ve bu konuda kamuoyuna da doyurucu bilgi verilmesi büyük önem arz etmektedir… Zira toplum bazı tehlike ve tuzaklar konusunda bilgilendirilmezse, devamında gelebilecek benzer teşebbüsler karşısında hazırlıksız yakalanır ve bunun da hasarı büyük olur! Kaldı ki ülkemize yönelik iç ve dış kaynaklı sinsi saldırıların çok çetrefilli ve hayli kabarık olduğu, on yıllardır yaşadığımız acı tecrübelerle sabit. Bozguncuların her seferinde bu kirli oyunları tezgâhlayabilmesi fazlasıyla düşündürücüdür. Burada yabancı istihbarat teşkilatlarının da rol almasının etkisi büyüktür! Her şeye rağmen bu türden tezgâhların kurulmasına fırsat vermemek asıl meseledir. Ve bununla baş edebilmek ancak devlet aklıyla mümkün. İçişleri Bakanının yaptığı açıklamaya göre, Kayseri’deki olaylara karışanlardan yaklaşık beş yüz kişi gözaltına alınmış bulunuyor. Bunların içinde en az 285 kişinin sicili fena hâlde bozuk… Göçmen kaçakçılığı, yaralama, uyuşturucu, yağma, hırsızlık, mala zarar verme, dolandırıcılık, parada sahtecilik, tehdit, hakaret, kişiyi hürriyetinden yoksun bırakma ve cinsel taciz… Sadece bu malumat, nasıl bir durumla karşı karşıya bulunduğumuzu yeterince anlatıyor! Birileri çapulcu tipleri kullanarak, bu ülkede korkunç neticelere yol açabilecek işler çeviriyor. Türkiye-Suriye ilişkilerinde ne zaman olumlu bir adım atılmak istense, hemen bir hadise cereyan ediyor… Bu hadiselere müdahil olan o kadar çok aktör var ki… Etki ajanları, örgütler, devletler… On üç yıldan beri gündemimizin en üst sıralarında olan Suriyeli sığınmacı meselesi ve dolayısıyla Türkiye-Suriye sınırındaki gelişmeler, pek çok defa ciddi provokasyonlarla farklı bir safhaya taşınmak istendi. Türk milletinin sağduyusu ve merhameti, hamiyetperverliği sayesinde, her seferinde tuzaklar boşa çıkarılabildi. Bu tezgâh ve tuzaklarda bilfiil görev alan sayısız iç ve dış odakların faaliyetleri çok rahatsız edici. Bazen aleni şekilde faaliyetlere girişen ve sözüm ona müttefiklik konumunda bulunan devletlerin tehlikeli boyutlara varan eylemleri, siyasi ve diplomatik sınırları fazlasıyla zorluyor… Dışişleri Bakanı Hakan Fidan geçenlerde bir televizyon mülakatında; “Suriye’de iki buçuk devletin faaliyetlerinden duyulan rahatsızlığı” net ifadelerle ortaya koydu. Bu iki buçuk devleti, “ABD, İngiltere ve biraz da Fransa…” şeklinde açıkladı. Tabii Suriye coğrafyasında kendi emelleri doğrultusunda kendi güçleri nispetinde çalışan daha pek çok aktör var ve bunlarla da sık sık karşı karşıya geliyoruz. İsrail, İran, Rusya, Almanya… Farklı konum ve boyutlarda Körfez ülkelerinin de Suriye topraklarındaki güç mücadelesi, ülkenin bugün gelmiş bulunduğu sonucun asıl sebeplerindendir… Dolayısıyla bugüne kadar Suriye meselesinde belirgin bir iyileşmenin olamamasının temelinde bunlar yatıyor. Yani bu mesele hiç kolay değil. Bazıları sürekli ezber tekrarlıyor ve bütün kabahati Türkiye’nin son on üç yıldaki devlet politikasına yüklemeye çalışıyor. Bu gerçekçi bir yaklaşım değil. Zira Suriye’de ve genel olarak Orta Doğu’da oynanan oyun çok büyük…
ÖNE ÇIKAN VİDEO Her şeye rağmen, Türkiye yumuşak ve sert gücünü kullanarak, bugüne kadar kendi ulusal güvenliğine yönelen tehdit ve tehlikeleri belli ölçüde bertaraf etmeyi başardı. Bunun devamını getirmekte de kararlıdır. Kapasitesi de buna yeterlidir. Ama bunun için öncelikle içeride birlik ve beraberliğimizi pekiştirmek şart. Millî menfaatler her şeyin önünde ve üstündedir. İktidar olsun muhalefet olsun, bütün siyasi partilerin bu hususu dikkat nazarından uzak tutmaması gerekir. Halkımızın inanç ve vatanseverliğinde hiç tereddüt yoktur. Fakat halkın hissiyatının doğru istikamete yönlendirilmesi elzemdir. Önemli olaylar karşısında nasıl bir tavır alacağı hususunda devletin verdiği işaret çok önemli. Bunun için önceden hazırlıklı olmak gerekir. Bugüne kadar yaşanan sıkıntılarda, halkın sağduyusu ve dikkati sayesinde, tuzaklar boşa çıkarılabildi. Ama yarınlarda kurulabilecek başka tuzakların hasar verip vermeyeceği hususunda kimsenin garantisi yok… Ülkeler büyüdükçe ve güçlendikçe, daha ziyade başka unsurların hedefi olurlar. Türkiye son yıllarda yaptığı hamlelerle uluslararası arenada çok önemli bir konuma geldi. Bunun düşmanlarımızı ne kadar rahatsız ettiğini görüyoruz. Türkiye’ye ayak bağı olacak problemler üretmekte düşmanlarımız çok faal. Besbelli Suriyeli sığınmacılar konusu bizi daha çok meşgul edecek. Buna göre hazırlıklı olmamız lazım. Bu konuda en öncelikli olarak yapılması gereken işlerden biri de, sığınmacıların sayısı, konumu ve Türkiye’deki hayat şartları, hakları ile ülkemizin bu hususta yaptığı çalışmalar yeterince anlatılmalı. Asılsız ve tahrik edici bilgilerin dolaşımdan çıkarılıp etkisizleştirilmesi elzemdir.”