Türkiye’de çalışanlar arasında en mutsuz kesim, sanayi sektörü, mavi yaka, Z kuşağı ve emekli çalışanlar!
Akıl sağlığı, sosyal hayatı olduğu kadar iş hayatını da derinden etkiliyor. Dünya çapında 38 kaynaktan oluşan literatür taramasında, çoğunlukla depresyon veya anksiyete olarak ölçülen kötü akıl sağlığının üretkenlik kaybıyla (örneğin devamsızlık ve işte var olamama) ilişkili olduğu bulundu. Anksiyete ve depresyon gibi en yaygın akıl sağlığı problemleri sebebiyle her yıl 12 milyar iş günü kaybedildiği rapor edildi. Bunun küresel ekonomiye tahmini kaybı her yıl 1 trilyon doları buluyor. Üretkenlik kaybının, bu maliyetin başlıca kaynağı olduğu tahmin ediliyor. (Lancet Psychiatry, 2016) 1000 KİŞİYLE GÖRÜŞME YAPILDI Uluslararası yönetim danışmanlık şirketi Deloitte’un Türkiye’de çalışanların akıl sağlığı konusundaki farkındalık seviyesini ve ihtiyaçlarını tespit etmek üzere yaptığı araştırma da çarpıcı sonuçlar elde edildi. Literatür taraması, kurum ve saha araştırması olmak üzere üç başlıkta gerçekleştirilen araştırmada, 16 sektörden kadın – erkek ve beyaz – mavi yaka eşit dağılımlı bin kişiyle görüşme yapıldı. ARAŞTIRMAYA GÖRE BU SEKTÖRLER ALARM VERİYOR Mutluluk üzerine demografiler incelendiğinde, sanayi sektörü çalışanları, mavi yaka, Z kuşağı ve çalışmak durumunda kalan emeklilerin, mutsuzluğun daha yüksek olduğu ve daha fazla desteğe ihtiyaç duyan gruplar olduğu dikkat çekti. Çalışanlarla yapılan anket sonuçlarına göre, akıl sağlığına en az yatırım yapan dört sektör gıda, mobilya, perakende ve sanayi. Gıda sanayi yüzde 12 ile çalışan akıl sağlığına en az yatırım yapan sektör olurken, bunu yüzde 15 ile mobilya, yüzde 16 ile perakende ve yüzde 21 ile sanayi sektörleri izledi. ÇALIŞAN AKIL SAĞLIĞINA EN FAZLA YATIRIM YAPAN SEKTÖRLER: BANKACILIK VE ENERJİ ŞİRKETLERİ Çalışan akıl sağlığına en fazla yatırım yapan sektörler ise; bankacılık ve enerji şirketleri. Bankacılık sektöründeki şirketlerin yüzde 55,4’ü çalışanının akıl sağlığını korumaya yönelik çalışmalar yapıyor. Yine enerji şirketlerinin yüzde 50,8’i de bu konuda farkındalığı en yüksek bir diğer kesim. Yüzde 50’den düşük olmakla birlikte sağlık ve e-ticaret şirketleri de yine çalışanlarının akıl sağlığına yatırım yapan sektörler olarak öne çıkıyor. KENDİSİNİ MUTLU HİSSEDENLERİN ORANI YÜZDE 58 Araştırmadan çıkan en çarpıcı sonuçlardan biri de çalışanların mutluluk bilincinin düşük olması. Araştırmada “Kendinizi mutlu hissediyor musunuz?” sorusuna evet cevabı verenlerin oranı yüzde 58 iken, mutluluk ölçeği uygulandığında skor 13,6’ya düşüyor. Burada hissedilen mutluluk ile ölçümlenen mutluluk arasında 44,4 puanlık bir fark oluşuyor. TÜRKİYE’DE İŞ HAYATINDA HER 2 KİŞİDEN BİRİNİN PSİKOLOJİK SAĞLAMLIĞI DÜŞÜK Araştırmanın bir başka dikkat çeken sonucu, her iki çalışandan birinin psikolojik sağlamlığının düşük olması. Buna karşılık bugüne kadar psikolojik destek almadığını belirtenlerin oranı ise yüzde 88. Profesyonel yardıma başvuranların oranı ise, sadece yüzde 12’de kaldı. Psikolojik destek almanın önündeki en önemli bariyerlerden biri yüksek bütçe iken diğeri de damgalanma endişesi. Psikolojik destek ihtiyacının iş yerinde bilinmesi pek çok kişi tarafından damgalanma endişesi hissettiriyor; ardında da çalışma ortamında zayıf halka olarak görülme kaygısı yatıyor. Araştırmaya katılanların yüzde 87,9’u, kurumunun böyle bir hizmeti sağlaması halinde değerlendireceğini belirtirken, çalışanların yüzde 79,9’u akıl sağlığının iş hayatına olumlu yansıyacağını dile getirdi. Deloitte Türkiye Danışmanlık Lideri Hakan Göl, ortaya çıkan tablonun, kurumların esenlik paketlerine akıl sağlığı desteğinin ne kadar ve nasıl dahil ettiği sorusunu gündeme getirdiğini belirterek, şunları söyledi: “Var olan desteklerin çalışanlara yansımasıyla kurumların uyguladığını düşündükleri arasında farklar var mı, varsa neden diye sorgulanmalı. Bir yandan da kurumların esenlik paketi olarak sunduğu içeriklerin daha çok beyaz yaka çalışanlara göre tasarlanmış olduğunu unutmamak lazım. Sanayi sektörü ve mavi yaka iş hayatının en mutsuz kesimlerinden sonucu bu anlamda da dikkate alınabilir. Kurumaların akıl sağlığı anlamındaki sorumluğunun farkındalık yaratma, ihtiyacı belirleme, önlem alma noktalarında özellikle bu grup için aynı zamanda bir sosyal sorumluluk haline geldiğinin de altını çizilebilir.”