UCM kuruluş yıldönümünde ”Filistin sınavı” veriyor

0



Savaş ve soykırım suçları ile insanlığa karşı suçların yargılanması amacıyla kurulan, 2002’de Roma Statüsü’nün yürürlüğe girmesiyle faaliyete geçen UCM, bu süreçte önemli davalara imza attı.Uluslararası hukukun korunmasında ve suçların cezasız kalmamasında kritik bir rol oynayan mahkeme, çeşitli ülkelerdeki insan hakları ihlallerini ve savaş suçlarını soruştururken eleştirilerin odağı oldu.İstanbul 2 No’lu Baro Başkanı Yasin Şamlı, AA muhabirine yaptığı değerlendirmede, Birleşmiş Milletler (BM), Uluslararası Adalet Divanı (UAD) ve UCM gibi uluslararası hukuk kurumlarının, insanlığın yaşadığı büyük dramlardan sonra, bu dramların tekrar etmemesi için kurulduğunu belirtti.Bu kurumların kuruluş amaçlarına uygun faaliyetlerde bulunmadığını ifade eden Şamlı, “Uluslararası hukuk kurumları, insani dramları önleyemedi. Soykırımlar her gün yaşanmaya devam ediyor. Bu kurumlar görüntüde faaliyet gösteriyorlar, soykırımın, insanlığa karşı suçların durması için faaliyet gösteriyorlar ama şu ana kadar bir netice alınamadı. Bunun sebepleri daha çok siyasi.” diye konuştu.Şamlı, UCM’nin üye olmayan devletlerden personeli olduğunu, mahkemede bazı gizli soruşturmaların deşifre edilmesinin de buna bağlandığını dile getirdi.UCM’ye son gidişlerinde soruşturmanın başındaki savcıyla Gazze için görüştüklerini anlatan Şamlı, “Kendisine soruşturmanın çok yavaş yürüdüğünü ifade ettik. İki kişi hakkında yakalama talebinde bulunmasının da çok isabetli olmadığını, daha fazla insanın suç işlediğinin delilleriyle ortada olduğunu ifade ettik. Onlar da görüşlerimize katıldıklarını ve ellerinden geleni yaptıklarını söylediler. Biz UCM’nin nasıl bir baskı altında olduğunu biliyoruz.” dedi.- “HUKUKÇULAR TARİH ÖNÜNDE İMTİHANDAN GEÇİYOR”Yasin Şamlı, mahkemeye baskıların gelmesinin kaçınılmaz olduğunu belirterek, “Tarih soykırımcıları yazdığı gibi UCM’ye baskı yapanları yazdığı gibi hukukçuların ne yaptığını ve ne yapmadığını da yazıyor. Biz de hukukçular olarak tarih önünde bir imtihandan geçiyoruz. Tarih bunu yazacak, o bakımdan hukukçuların daha cesur adımlar atması ve tarihin yazımını soykırımcılara bırakmaması lazım.” değerlendirmesinde bulundu.Gazze’de katledilen çocukların sayısına dikkati çekerek, bu soykırımla ilgili UCM’ye 8 klasör delil teslim ettiklerini dile getiren Şamlı, şöyle konuştu:”UCM yetkilileri hiçbir baskıya boyun eğmeseler, soruşturmaları çok hızlı bir şekilde götürseler… Ama bunu yapamadıklarını görüyoruz. Tarihi soykırımcılar değil, hukukçular yazar. Hem Lahey Adalet Divanı’nın hem de UCM’nin verdiği kararlarda ne kadar çekimser davrandığını çok net olarak görüyoruz. Ürkek, korkak davranırlarsa, hukukun ve adaletin gerektirdiği kararı veremezlerse o zaman bu katliamlar devam edecek ve soykırımcılar bu suçlarını işlemeye maalesef devam edecekler, şu anda devam ediyorlar. Uluslararası suçların engellenmesinde çok fazla etkili olmadıklarını üzülerek söyleyebiliriz. Şu anda Gazze’de işlenen soykırım nedeniyle etkili bir soruşturma yapılıp yakalama kararları çıkarılmış olsa, bu suçlar bu kadar pervasızca işlenemeyecek, belki de bıçak kesiği gibi hemen duracak.”- BATI’NIN ÇİFTE STANDARDIBatı medeniyetinin felsefi arka planında çifte standart olduğuna dikkati çeken Şamlı, “Bakış açıları değişmedikçe, bu hukuk kurumlarının başarılı olabileceğini düşünmüyorum. Batı medeniyetine baktığımız zaman insan hakları hukukunun üç evrede geliştiğini görüyoruz ama önce insanları sömürdüler, sonra köleleştirdiler, sonra soykırım yaptılar. Ondan sonra insan hakları hukuku geliştirdiler. Aynı şey çevre hukuku için de geçerli.” ifadelerini kullandı.Türk medeniyetinde ise eşyanın da bir hakkı, hukuku olduğunu söyleyen Şamlı, “Bizim hukuk sistemimizin felsefi arka planında bütün varlık, barış içerisinde bir arada yaşar. Batı medeniyetinin felsefi arka planına baktığınız zaman, yaşamak için öldürmeniz gerekir. Böyle bir anlayıştan çatışmadan, savaştan, soykırımdan farklı bir şey beklemek, adalet beklemek maalesef zor. İslam dünyasına baktığımız zaman, biz sahip olduğumuz değerlerin, gücümüzün farkında değiliz. Farkında olsak, dünya bu durumda olmazdı. UCM, Lahey Adalet Divanı, BM önemli hukuk kurumudur ama şuna inanıyorum, eğer dünyaya adalet gelecekse, Müslümanların mutlaka kendi uluslararası hukuk kurumlarını kurmayı düşünmeleri gerekiyor. Çünkü mevcut hukuk kurumları adaleti sağlayamıyor, soykırımları durduramıyor. Demek ki amacına uygun hareket edemiyor.” değerlendirmesinde bulundu.- “SOYKIRIMI ENGELLEYECEK HIZLI BİR KARAR ALMA İMKANI OLMADI”Hukukçular Derneği Genel Başkanı Ahmet Yılmaz ise UCM’nin başkanlık, adliye, savcılık örgütü ve kalem teşkilatından oluştuğunu, başsavcılığın bağımsız bir organ olup, resen hareket etme görev ve yetkisi bulunduğunu anımsattı.İnsanlığa karşı işlenebilecek suçların yargılanabilirliği ve cezasızlıkla mücadele konularında UCM’nin uluslararası hukuka katkıda bulunduğunu vurgulayan Yılmaz, bu suçları işleyen kişilerin, egemenlik yetkisinin ötesinde uluslararası bağımsız bir mahkeme tarafından yargılanabileceğine dikkati çekti.Eski Sırbistan Devlet Başkanı Slobodan Milosevic’in UCM tarafından yargılanmasının, uluslararası düzeyde siyasi liderlerin yargılanabilir olduğunu gösterdiğini belirten Yılmaz, “Her mahkeme gibi UCM’nin de kararları sorgulanabilir niteliktedir. İsrail tarafından yaklaşık 10 aydır sürdürülen soykırıma karşı çok ciddi bir yaptırım uygulayacak, soykırımı engelleyecek hızlı bir karar alma imkanı olmadı. Uluslararası hukukun ve UCM gibi mahkemelerin soykırımı engellemeye gücünün yetmediğini maalesef hep birlikte gördük.” diye konuştu.

Leave A Reply

Your email address will not be published.

Siteden backlink almak için : https://join.skype.com/invite/KPVoMIIOqxat
montenegro buy car montenegro sale car montenegro rent apartment montenegro sale apartment