Ufak tefek dertler | Volkan Karsan
18 Aralık 2023, 10:58 —
Bu yazımda bahsedeceğim ufak tefek gözlemlerin aslında ülkenin hayatında ne kadar çok anlam ifade ettiğini anlatacak kelimeler bulmakta güçlük çektim. En iyisi dilim döndüğünce yazmak, herkes kendine göre yorumlasın…
Futbol hakemi Halil Umut Meler’e atılan yumruk bir anda ülke gündemine bomba gibi düştü. Belki de böylesine kabul edilemeyecek bir saldırı ilk kez en üst perdeden ve en üst düzeyde tepki gördü. Suçlunun ağır şekilde cezalandırılması için herkes hem fikir oldu. Ama en vahimi bu saldırıya prim veren, alkış tutan insanların varlığıydı, asıl üzerinde kafa yorulmasını gerektiren durumda buydu. Tribünde ve sosyal medyada böyle bir saldırganın yandaş bulması sayıları kaç olursa olsun gerçek sorundu. Çünkü yaşanan sadece futbol sahasındaki bir saldırı değil, bir spor müsabakasındaki adalet dağıtıcısı konumunda olan kişinin ilkelce cezalandırılması girişimiydi.
* * *
Doktorlar son yıllarda çok sayıda darpla karşılaştılar. Onlar için hakemlere gösterilen özen pek gösterilmedi. Özellikle akademik kariyer yapan gençler adalet beklentileri karşılanmayınca ve ekonomik geleceklerinden kuşku duyduklarında farklı yönlere gidebiliyorlar. Bunlardan biri de göç oluyor.
Geçenlerde bir dizi seyrederken Marsilya’nın son haline tanık oldum. Gençlik yıllarımızdan bu yana hep dillerde bir söz vardır. İzmir bu kadar göç almasa, çarpık yapılaşma olmasa bir Marsilya olurdu diye. Evet İzmir Marsilya olmadı ama Marsilya son görüntüsü ile İzmir’den beter olmuş.
Burada şunu söylemek istiyorum. Göç eden gençler seçimlerini yaparken bir şeye dikkat etmeliler, o ülke ya da kentin geleceği… Yoksa günün birinde göç ettikleri kentten de kaçmak zorunda kalabilirler.
* * *
Geçtiğimiz günlerde Kazandıran Sohbetler için görüştüğüm bir kişi teknoloji ve dijitalleşmenin hayatımızdaki yerinin artmasıyla saygı ve nezaketin çok daha zor bulunur hale geleceğini söyledi.
Gerçekten de günümüzde bile bu iki değerli kavramın eksildiğini hissetmiyor muyuz? Bunlara empati, hoşgörü hatta cömertliğin de eklenmesi mümkün…
Doğada ve tüketimde vahşi davranışlar sanki bu eksilen değerlerin etkisini de taşımıyor mu?
Hele tasarruftan söz edildiğinde herkesin aklına sadece para biriktirmek gelmiyor mu?
Aslında iki konu dünyanın geleceğini ve barış içinde yaşama imkanımızı belirliyor. Su ihtiyacı ve enerji… Ama her ikisinde de kaynak bulma ya da üretme kadar onları gerektiği kadar kullanma konusunu da ciddiye alsak, kısacası tasarruf etsek çok karlı çıkılmaz mı?
* * *
Çevreden bir örnekle yazımızı sonlandıralım. Çöplerden ekmeğini çıkaran “kağıt toplayıcı”ların artık adını değiştirmek lazım. Çünkü onlar artık koli, karton, kağıt gibi maddelerden hiç birinin suratına bakmıyorlar. Plastik ve teneke kutulara ağırlık vermiş durumdalar. Biliyor musunuz bilmem ama önce şişe dönüşümü terk edildi. Nedeni dönüşümün üretimden daha pahalıya gelmesi. Peki kağıt toplanmasının cazibesini yitirme nedenini biliyor musunuz?
Bana bir toplayıcı anlattı, öyle öğrendim… “Bu işi yaparken günde 3-5 şişe su içiyorum. Bütün gün kağıt toplasam içtiğim suyun parasını çıkartamıyorum” dedi.
Varın gerisini siz düşünün, insanın içinden sokakta çeşmelerden su içtiği günleri özleyesi geliyor.
UNUTMAYIN… Bu dünyayı torunlarımızdan ödünç aldık. BUGÜN DÜNYA BARIŞI, ÇEVRE, HAK VE ADALET İÇİN BİR ŞEYLER YAPMIŞ OLMANIZI DİLİYORUM.