Yüksek teknolojiye 30 milyar dolar kaynak
Küresel ekonomi çok derin bir teknolojik dönüşümden geçiyor. Türkiye, bu işin ciddiyetinin farkında. HIT- 30 Programı’na 2030 yılına kadar 30 milyar dolar kaynak ayrılacak. Bu programı pratiğe dökerken oldukça titiz hareket etmeliyiz
Teknoloji açığı Türkiye ekonomisinin en büyük yapısal sorunlarından biri. Yeterince nitelikli bilimsel çıktı ve patent üretemiyoruz. Yüksek teknolojili ürünlerin ihracat içindeki payı yüzde 5’e ulaşmakta zorlanıyor. Enflasyon ve cari açık gibi problemlerimizin alt nedenlerinin biri de teknoloji üretimindeki yetersizliğimiz.
Savunma sanayi gibi bazı başarı hikâyelerini göz ardı edemeyiz. Savunma teknolojileri noktasında dünya çapında başarılar yakaladık. Ama bunun ekonominin geneline yayılan bir ivmelenme olduğunu söyleyemeyiz. Öyle olsaydı orta gelir tuzağından çoktan çıkmış olurduk.
Yine de savunma sanayindeki başarılar, ‘biz yapamayız, bizim neyimize’ algısını kırmakta oldukça etkili oldu. Bu eşiği aşmamız oldukça önemliydi. Zira küresel ekonomi çok derin bir teknolojik dönüşümden geçiyor. Eğer bu dönüşümü de ıskalarsak, küresel ekonomideki yerimizi yukarılara taşımak için bir otuz yıl daha beklememiz gerekebilir
Teknolojik dönüşüme yön verme üzerine ülkeler arasında büyük bir rekabet var. ‘Ticaret savaşı’ olarak adlandırdığımız şey aslında bir ‘teknoloji savaşı’. Devletler, kendi şirketlerine ve sektörlerine rekabet avantajı sunabilmek adına teknolojik yatırımlara milyarlarca dolarlık teşvikler sunuyor.HİT-30 PROGRAMI
Türkiye, bu işin ciddiyetinin farkında. Geçtiğimiz cuma günü tanıtılan “HIT- 30 Yüksek Teknoloji Yatırım Programı” bu yolda atılmış değerli bir adım. Program çerçevesinde; elektrikli araçlar, batarya, çip, güneş enerjisi teknolojileri, rüzgar enerjisi teknolojileri, hiper ölçekli veri merkezleri, biyoteknolojik ilaçlar, yeşil hidrojen ve endüstriyel robotik sistemler gibi alanlara 2030 yılına kadar 30 milyar dolar kaynak ayrılacak. Kamu teşviğine yönelik ilk etapta 6 çağrı açılacak.
Kağıt üzerinde kıymetli ve hayecanlandırıcı olan bu programı pratiğe dökerken oldukça titiz hareket etmeliyiz. Projeleri ve şirketleri iyi seçmeli, teşviklerin etkinliğine dair periyodik ölçümlemeler yapmalıyız. Teknoloji üreten bir ülke haline gelmek istiyorsak, kamu teşviklerini etkin kullanmamız şart. Bunun yolu da seçici ve misyon odaklı bir politika anlayışından geçiyor. Umarım HIT-30 bu yolda güzel bir örnek olur.PARA POLİTİKASININ ROTASI
Türkiye 14 aydır sıkı para politikası uyguluyor. Para politikasındaki sıkılaşmanın etkileri hissedilmeye başlandı. Reel sektör, daraltıcı etkileri daha önce deneyimledi. Ekonominin talep tarafı ise uzun süre direndi. Ama son haftalarda talebin de sıkı para politikasına karşı direncinin azaldığını görüyoruz. Tabi bunda asgari ücrete zam yapılmamasının da etkisi var. Kredi kartı harcamalarındaki artış hızı yavaşlıyor. Tüketici güvenini ölçen göstergeler geriliyor.
Önümüzdeki aylarda baz etkisinin de desteğiyle yıllık enflasyonda kayda değer bir gerileme yaşanacak. Hal böyle olunca para politikasının ne zaman gevşeyeceğine dair tahminler gün yüzüne çıkmaya başladı. Merkez Bankası kurmayları faiz indirimlerinin henüz gündemlerinde olmadığına yönelik açıklamalar yapıyorlar. Piyasaların rehavete kapılmaması için Merkez Bankası’ndan bu tip açıklamalar gelmesi normal. Ama faiz ind-i rimlerine yönelik beklentilerin şekillenmeye başladığı da aşikâr.GEVŞEMENİN ZAMANLAMASI ÖNEMLİ
Para politikasının gevşeme zamanı ve derecesini iyi ayarlamalıyız. Erken bir gevşeme bugüne kadar çekilen sıkıntıların boşa gitmesine neden olur. Geç bir hamle ise politikanın maliyetlerini gerekszi yere arttırır ve toplumun politikalara olan inancını zedeler.
Merkez Bankası temmuz ve ağustos aylarına ilişkin enflasyon verileri gelmeden faize yönelik aksiyon alması düşük bir ihtimal. Geçtiğimiz yıl bu iki ayda enflasyon yaklaşık 20 puan artmıştı. Bu yıl rakamlar daha makul seviyelerde geleceği için yıllık enflasyonda kayda değer bir düşüş yaşanacak. Bu düşüşün gerçekleşmesi, enflasyon beklentilerinin normalleşmesi açısından kritik. Piyasaların yıl sonu enflasyon beklentisi Merkez Bankası’nın beklentisine yaklaşıyor. Ama henüz enflasyon beklentilerinin tam olarak çıpalandığını söyleyemeyiz. Özellikle hanelerin enflasyon beklentisi halen uç seviyelerde. Faiz indirimi için ağustos ayı erken bir tercih olur. Merkez Bankası faize yönelik bir hamle yapmadan önce ticari krediler üzerindeki kıstılayıcı düzenlemeyi gevşetebilir. Ekonominin üretim ayağına yönelik göstergeler, bu hamlenin zamanının geldiğine işaret ediyor. İmalat sanayi kapasite kullanım oranı son 11 ayın en düşüğüne geriledi. İktisadi Yönetim İstatistikleri sonuçlarına göre, ‘son üç aydaki üretim hacmimiz’ arttı diyen şirketlerin oranı Haziran 2023’ten Temmuz 2024’e gelindiğinde yüzde 29’dan yüzde 19.8’e geriledi. ‘Son üç ayda alınan iç piyasa siparişlerimizin miktarı’ arttı diyen şirketlerin oranı ise yüzde 28.4’ten yüzde 15.4’e düştü.
Düzenlemelere tabi olan ticari kredi kısıtlarının gevşetilmesi, şirketlerin krediye erişim sorununu çözmez ama bir dereceye kadar rahatlatır. En azından para politikasına yönelik güveni tazeler. Bu hamlenin ardından sonbahar aylarında ise faiz indirimleri gündeme alınabilir.