‘Acı geçer ama gurur kalır’

0


Uygar TAYLAN/[email protected]şturulma Tarihi: Ocak 19, 2025 07:00Eksi 30 derece soğukta 51 gün süren 933 kilometrelik zorlu bir yolculuk… Eski olimpik sporcu Ali Rıza Bilal, Güney Kutbu’na Türk bayrağını taşıyan ilk kişi oldu ve İstiklal Marşı’nı okuyarak tarih yazdı. Bilal’den yolculuk boyunca yaşadıklarını dinledik, evine dönünce ilk yapmak istediğinin ne olduğunu öğrendik.Bembeyaz bir sonsuzluğun içerisinde 51 gün boyunca tek başına 933 kilometre yol yürümek… Ali Rıza Bilal (52) insan sınırlarını zorlayan Güney Kutbu yolculuğunda yalnızlıkla, aşırı soğukla ve zorlu doğa koşullarıyla mücadele etti. Her gün 10 saat yürüyerek günde 7 bin kalori yakan, toplamda 11 kilo veren Bilal bu destansı yolculuğu sırasında sadece haritalar ve uydu üzerinden takip edilebilen bir iz bıraktı. Hem fiziksel hem ruhsal dayanıklılığın sınandığı bu eşsiz deneyimiyle cesaret ve azmin ne kadar güçlü olabileceğini bir kez daha kanıtladı. Ali Rıza Bilal ile Antarktika’da Union buzulunda kurulu Antartic Logistica Expedition’ın (ALE) çadırındayken konuştuk. Güney Kutbu’na Türk bayrağını dikip İstiklal Marşımızı okuyarak sonlandırdığı yolculuğunu gurur ve kimi zaman gözyaşlarıyla anlattı. ◊ Güney Kutbu’na giden zorlu yolculukta sizi en çok motive eden şey ne oldu?51 gün, 933 kilometre boyunca kimseyle konuşmadan yürümek ve aksaklıklarla başa çıkmak gerçekten çok zordu. Tüm bu zorluklara rağmen 51 gün boyunca yürürken hep İstiklal Marşımızı ve bayrağımızı düşünerek motive oldum.◊ İstiklal Marşımızı okurken aklınızdan neler geçti?Ben bayrağı sadece 933 kilometre boyunca taşıyarak yürümedim. Zaten 51 yıldır göğsümde ve kalbimde taşıyorum. Eski bir milli sporcu ve olimpik atlet olarak Olimpiyat Oyunları’nda yarışıp bayrağımızı göndere çekme onurunu yaşadım. Bu yüzden, bayrağı hayatımın 51 yılı boyunca taşıdım. Orada yaptığım şey sadece sembolikti.‘BURAYA KADARMIŞ DEDİM’◊ Yolculuk boyunca aklınızdan neler geçti?Sponsorlarımdan biri bana uydu üzerinden Wi-Fi sağlayıcı aldı. Çok düşük ölçekli fotoğraf gönderip alabiliyordum. Her gün ses kaydımı ve bir fotoğrafımı gönderiyordum. Bu, uydudan takip edildiğim haritaya işleniyor, takipçilerim o günkü ses ve fotoğrafı görebiliyordu. Eşim Instagram’da paylaştı, gelen yorumları da bana yolladı, her gece okuyup çok duygulandım. 51 gün boyunca her gün 10 saat yürüdüm, toplamda 350 bin kalori yaktım ve 11 kilo verdim. Yürürken size yakın olan tek şey Yaradanınız, Allah’la konuşup dua ediyorsunuz. Yarı yoldan sonra dua edip yalvarmaların dışında onunla konuşmaya başladım. Zorluklar arasında eşimi ve dönüşte anlatacağım hikâyeleri düşünerek motive oldum. ◊ Bu yolculukta çok zorlandığınız, ‘buraya kadarmış’ dediğiniz bir an oldu mu?Tabii, solar panelim kırıldı. 3-4 gün boyunca şarj edemedim hiçbir şeyi. Takip cihazlarını şarj etmem gerekiyordu ki nerede olduğumu görsünler. Kurala göre, 48 saat benden haber alamazlarsa kurtarma operasyonu otomatik başlar. Kurtarma operasyonu 100 bin doların üstünde… Çok korktum şarj biterse diye. Sonra “Sizinle iletişime geçemeyeceğim, bana bir şekilde yardım etmeniz lazım” dedim. “Tamam, başladığın rotaya bir grup gidiyor. Biz birkaç gün sonra o grubu uçakla götüreceğiz. Uçak senin oraya gelip solar panelini atacak tepeden” dediler. Bu defa uçak bana solar paneli atmak için yoldayken kayak bağlamam kırıldı. Kayak gitti ayağımdan. Kayak olmadan, ayakkabıyla, botla bastığın zaman bileğine, dizine kadar gömülüyorsun karda. Yürümek mümkün değil. Eyvah dedim, bu iş buraya kadar. Hemen mesaj attım: “Uçakta yedek kayak bağlaması var mı?” Yokmuş. O zaman da dedim buraya kadarmış diye…◊ Sonra ne yaptınız?Eşim organizasyon direktörüne yazdı. “Ali’nin rotası üzerinde bir benzin noktası var. Uçaklarımız oraya inip benzin ikmali yapıyor, oraya kadar gidebilirse biz kayak bağlamasını önceden bırakabiliriz” dediler. O kırık kayağımla bile 20-25 kilometre yaptığım günler oldu. Arkamda 2 metre 15 santimetrelik devasa bir kızak var. O kızağın içinde 2 aylık yemeğim, uyku tulumum, çadırım, elektronik cihazlarım… Her şeyim o kızağın içinde. Kızağı 933 kilometre boyunca çektim. Kutup noktası 2.850 metre yukarıda. Uludağ’ın zirvesinden daha yukarıya çektim yani.‘DİLENCİ GİBİ…’◊ Nereden aklınıza geldi bu mücadele? 50 yaş sonrası planı mıydı?İstanbul’da büyük bir spor kulübünde genel müdürlük yaparken 13 yıl önce Nasuh Mahruki ile yaptığımız bir sohbet sırasında Güney Kutbu fikri ortaya çıktı. Nasuh “Bir Türk’ün keşfetmediği bir yere git” dedi. Güney Kutbu için araştırmalara başladım ve Antarktika’da ekstrem turizm operasyonları yapan bir şirket buldum. Ancak proje maliyeti 120-130 bin euro’yu buluyordu. Sponsor ararken bir banka desteğini son anda çekince küstüm, projeyi rafa kaldırdım. Üç yıl önce zihnen ve bedenen en iyi dönemimde olduğumu hissedip yakın çevreme “Sevgili dostum, yıllardır hayalim olan kutup yolculuğunu yapmaya karar verdim. Beni maddi ve manevi desteklersen çok sevinirim” diye mesaj atıp dilenci gibi para ve yardım istedim. Bu destekle önce Svalbard’da Kuzey Kutbu’na yakın bir adada eğitime katıldım, ardından arktik koşullarda hayatta kalma eğitimi aldım ve Güney Kutbu hayalimi gerçekleştirdim.‘EN ÇOK EŞİMİN HAZIRLADIĞI PİZZAYI ÖZLEDİM’◊ Dönünce yapmayı ilk istediğiniz, hayalini kurduğunuz şey ne?Çok şey var ama karım evde çok güzel pizza yapar. Çok kola fanı değilim ama hamburger ve pizza yerken mutlaka kola içerim. Kola içip sonrasında da nargile içmek, keyif yapmak istiyorum.◊ Yaşadığınız bu eşsiz deneyim hayata ve insanın sınırlarına bakışınızı nasıl değiştirdi? Benim bir sürü öğrencim var; triatlon, Ironman yapıyorlar, maraton, ultra maraton koşuyorlar. Ben de ekstrem şeyler yapıyorum. Beni hep çok üst seviyede görürler. “Robocop gibi adamsın” diye takılırlar. Ben de diyorum ki “Hayır, ben de senin gibi etten, kemikten bir insanım. Yediğim, içtiğim hiçbir şey farklı değil, istemen yeterli. İnsanoğlu istediği her şeyi başarabilir”. Ben öğrencilerimi hep böyle yetiştirdim. Acı geçer ama gurur kalır. Sen de yapabilirsin. Sadece istemen yeterli. 

Leave A Reply

Your email address will not be published.

File not found.