Ani genç ölümlerinin en sık nedeni… Dikkat! Bu hastalık panik atakla karıştırılıyor
“ŞİKAYET OLDUĞU AN TESPİT EDİLEBİLMESİ ÖNEMLİ”/ Aritminin “olduğu an” tespit edilmesinin çok önemli olduğunu da kaydeden Uslu, “Ritim bozukluğu elektro kardiyografide (EKG) her zaman bulgu vermeyebiliyor. Çünkü şikayetin olduğu anda tanı konulması gerekiyor. Hastalar bazen hekimlere başvurduğunda tetkikler sonrası her şey normal çıkabiliyor. Oysa çarpıntısı olan, bir iki saat sürdüğünü söyleyen ve polikliniğe başvurmuş bir hastanın bu süreci evinde geçirmemiş olması gerekiyor. Yani 2 saat süren bir çarpıntıda bir hastanın herhangi bir sağlık kuruluşuna başvurarak EKG çekilmesi, şikayeti esnasındaki anormalliğin yakalanması önemli. Holter takılmış bir hastada 24 veya 72 saat boyunca o aritmi görülmediyse, hastada hiçbir şey olmadığı şeklinde teşhisler konabiliyor. Bu sefer hastalar psikiyatri ya da psikoloji branşlarına başvurmak durumunda kalıyor. Tedavi çok farklı yönlere gidiyor. Bu şekilde birçok hasta aritmisi olduğu halde yakalanamadığı için, antidepresanlar veya anksiyolitik ilaçlar dediğimiz, anksiyete için kullanılan ilaçların kullanıldığını ve aslında bu işin temelinde bir aritmi problemi olduğunu görüyoruz. Bunların sayısı azımsanamayacak düzeyde fazla aslında. O nedenle tip hastalarda mükerrer başvurularda, mutlaka aritmi ile ilgilenen bir kardiyoloğun hastayı değerlendirmesi ve gerekiyorsa tanısal amaçlı elektrofizyolojik çalışma dediğimiz aritmilerin tespitindeki en üst düzey teknoloji olan bir işlemle bu hastaların değerlendirilmesi önemli” diye konuştu.Uslu, artık çok uzun süreli aritmi kaydı yapabilen cihazların da olduğunu ve aritmi şikayeti çok kısa sürse de akıllı saatler sayesinde de bunların tespit edilebildiğini belirterek, “Belki bir iki dakika içerisinde bir hastaneye erişim veya EKG gibi bir tetkik mümkün olmayabilir. Böyle durumlar için akıllı saatlerle bu anormalliğin şikayet esnasında tespitinin yapılabilmesi artık mümkün” dedi.EN ÇOK KARADENİZ’DE GÖRÜLEN RİTİM BOZUKLUĞU TÜRÜ/ Daha çok ileri yaş hastalığı olarak bilinen ritim bozukluğu türlerinden ‘atriyal fibrilasyon’un felçlerin beşte birinden sorumlu olduğuna dikkat çeken Doç. Dr. Abdülkadir Uslu, bu ritim bozukluğunun ülkemizde en çok Karadeniz bölgesinde görüldüğünü de hatırlatarak, “İleri yaş koroner arter hastalığı ya da kalp kulakçıklarındaki, kalp kapakçıklarındaki bozulmalara bağlı ileri yaş grubunda daha sık görüyoruz. Hayat kalitesini ciddi anlamda bozan ve yüksek oranda görülen bir aritmi türü. Kalbin kulakçıklarının düzensiz çalışmasıyla oluşuyor. Hastaların dörtte biri de genç hasta grubudur. Bunda da ablasyonla kür sağlanabiliyor. Türkiye’de en çok Karadeniz bölgesinde rastlıyoruz. Nedeni tam olarak bilinmemekle beraber yüksek oranda atriyal fibrilasyon hastası mevcut o bölgede. Ben de orada görev yaptığım için biliyorum. Karadeniz’de yaşam süresi daha uzun olduğu için ayrıca endemik (bölgesel) olarak tiroit yani guatr hastalığı o nüfusta daha sık görüldüğü için olabilir” ifadelerini kullandı.