Reel ekonomi zorlu virajda! Bakalım şimdi ne olacak
Nurullah Gür, reel sektördeki daralmanın finansman maliyetleriyle ilişkili olduğunu belirtti. Gür, sanayi üretiminin son beş ayın dördünde gerilediğini ifade etti. Finansman maliyetlerinin yüksek olmasının reel sektörü zorladığını söyleyen Gür, döviz kurlarındaki dalgalanmanın da şirketleri etkilediğini kaydetti. Gür, ihracatçıların bu durumdan ciddi endişe duyduğunu belirtti. İşte Nurullah Gür’ün Sabah gazetesindeki yazısı: “Sanayi üretimi son beş ayın dördünde geriledi. Dış piyasa içerideki kayıpları bire bir oranda telafi edecek kadar canlı değil. Reel sektörü en çok zorlayan unsurların başında ise finansman maliyetleri geliyor Reel ekonomide şiddeti her geçen ay artan bir daralma yaşanıyor. Sanayi üretimi son beş ayın dördünde geriledi. İmalat sanayi PMI rakamı, salgının etkilerinin görülmeye başlandığı Mayıs 2020’den bu yana en keskin düşüşünü yaşadı. İmalat sanayindeki düşüş tüm alt sektörlere yayıldı. Gıda sektöründe bile yeni siparişler gerilemiş durumda. Uzun süre pozitif trendini koruyan hizmetler sektörü de ekonomideki soğumadan kendine düşen payı hissetmeye başladı. İç piyasa önümüzdeki birkaç ay daha durgun bir seyir izleyecek. Merkez Bankası’ndan beklenen faiz indirimi gerçekleşse bile bunun piyasayı rahatlatması zaman alacaktır. Kaldı ki olası faiz indirimlerinin hızlı ve yüksek hacimli olması beklenmiyor. Para politikası, gerçekleşen ve beklenen enflasyondaki gelişmelere uyumlu biçimde görece sıkı kalmaya devam edecektir. Dış piyasa ise içerideki kayıpları bire bir oranda telafi edecek kadar canlı değil. Avrupa ekonomisi henüz kendine gelemedi. Almanya’da iktisadi aktivite dört aydır daralıyor. İhracat İklim Endeksi dalgalı bir seyir izliyor. İhracat yılın ilk dokuz ayında geçen senenin aynı dönemine kıyasla yüzde 3.2 oranında artış kaydetti. Ama geçen sene bu zamanlar 2024’e dair konulan ihracat hedeflerin hafif altında bir tempoda ilerliyoruz. Bir de şu an ihracatta kaydedilen artışların geçmiş dönemde alınmış olan siparişlerin etkisiyle gerçekleştiğini not etmek lazım. İhracatçılar gelecek yıla dair siparişler ve yeni projeler için fiyat teklifi verirken zorlandıklarına dair dert yakınıyorlar. İhracattaki trendin gelecek yıl korunamayabileceğine dair endişeler var. Reel sektörü en çok zorlayan unsurların başında finansman maliyetleri geliyor. Ticaret Bakanlığı’nın yayınlamış olduğu Dış Ticaret Beklenti Anketi sonuçlarına göre, ihracatçıların yüzde 83’ü finansman maliyetlerinin kendilerini zorladığını belirtmişler. Sadece yüksek finansman maliyetleri değil, döviz kurları da şirketleri zorluyor. Bundan 6 ay önce piyasaların yıl sonu dolar/TL döviz kuru beklentisi 40 civarındayken, bugün beklentiler 37’nin de altına inmiş durumda. Enflasyon ile döviz kurlarındaki değişim oranı arasındaki bağ büyük oranda koptu. Bu durum düşük kâr marjı ile çalışan ve kurdan rekabet gücü devşiren sektörleri zorluyor. Döviz kurlarının kendilerini olumsuz etkilediğini bildiren ihracatçıların oranı yüzde 72 seviyesinde. Kur, ihracat performansının tek belirleyicisi değil. İhracat pazarlarındaki canlılık ve şirketlerin verimlilik düzeyleri de performansı doğrudan etkiliyor. Yukarıda da belirttiğim üzere, ihracat pazarlarındaki ekonomik gidişat dengesiz bir seyir izliyor. Daha güçlü ve sürdürülebilir bir rekabet gücü için verimlilik artışı ve daha katma değerli ürünler üretmek bir zorunluluk. Ama bunlar bir anda gerçekleşebilecek dönüşümler değil. Maalesef bu konuda yavaş ilerliyoruz. O yüzden verimlilik artışından kısa vadede medet ummak gerçekçi değil. Konu yine dönüp dolaşıp finansman ve kur gibi daha günlük meselelere geliyor. Bu hususlarda reel sektörün elini güçlendirecek adımlar atalım. Buna itiraz eden olmaz. Eximbank kredilerine yönelik bu hafta açıklanan adımlar bu açıdan değerli. Eximbank’ın sermayesi 21.9 milyar TL’den 35.7 milyar TL’ye yükseltilirken, reeskont kredilerinde günlük limitler ise 4 milyar TL’ye çıkartıldı. Enflasyonu dizginlemeye çalışırken sıkılaşan koşulların büyüme ve istihdam üzerindeki etkilerini sınırlı tutabilmek için ihracata ihtiyacımız var. O yüzden ihracatçıların finansman koşullarını iyileştirmek ve döviz kurlarına yönelik endişelerine kısa vadeli çözümler üretmek kıymetli. Ancak, kısa vadeli meselelere aşırı yoğunlaşıp şirketleri ve sektörleri uzun vadeli dönüştürebilecek strateji ve politikaları ıskalamamız lazım. Zira reel sektörü gerçek anlamda rahatlatacak unsurlar onlar. REEL sektör, ekonomik soğumanın olumsuz etkilerini derinden hissediyor. Ancak konkordato başvuruları, karşılıksız çek ve senet oranları gibi göstergelerdeki seviye 2018’deki kur şokunda yaşandığı kadar yüksek seviyelerde değil. Bu eğilim, geçtiğimiz 5-6 yıllık süre zarfında reel sektörün şoklara karşı direncini artırdığının bir göstergesi olarak kabul edilebilir. Merkez Bankası ekonomistleri bu konuya dair bir çalışma yayınladılar. Yapılan araştırma, 2018’e kıyasla reel sektörün sıkılaşan finansal koşullara karşı daha dirençli kalabilmelerinin arkasındaki nedenleri inceliyor. Burada özellikle iki unsur dikkat çekiyor: 1. Reel sektörün bu süre zarfında borç stoğunu azaltması, 2. Reel sektörün döviz pozisyon açığının 2018’e kıyasla daralması. Bu göstergelerdeki iyileşme, finansal istikrar açısından oldukça hayati öneme sahip. Reel sektörün bilançolarını daha da güçlendirmeleri için makroihtiyati tedbirlerin yanı sıra şirketlerin kendi finans yönetimlerini daha profesyonel biçimde sürdürmelerine de ihtiyaç var.”